Yıllar önce bir Alman gazetesinde Noel hakkında okuduğum makalede yazar, yayın yönetmeninin kendilerine, Noel geldi ya da Noel yeniden geldi ifadelerini kullanmayı yasakladığını yazmıştı.
Her yıl aynı tarihte yaşanan dini bir bayram hakkında yeni bir şeyler söylemek gerçekten çok güç. Binlerce yıl tekrarlanan bir rutin hakkında yeni ne söylenebilir ki?
Her yıl yüzlercesini okuduğumuz hoş geldin Ramazan, güle güle Ramazan yazılarını düşününce Alman yayın yönetmeninin endişesini de gayet iyi anlayabiliyorum. Ancak bu sene Ramazan hakkında gelip gitmesinin ötesinde söyleyebileceğimiz çok şey var. Özellikle Almanya’da Ramazan hakkında.
Almanya’da Ramazan’ın, çoğunluğu Müslüman olan ülkelerden çok daha farklı bir fonksiyonu var. Ramazan’la birlikte değişen zaman algısı, dini ve kültürel kimliğin her yıl yeniden hatırlandığı bir tazelenme dönemine denk düşüyor. Camiler Ramazan’da birer cazibe merkezine dönüşüyor.
***
Camiler her gün verilen iftar yemekleri ile önemli bir merkez haline geliyor. Herkese açık iftarlara sadece Müslümanlar gelmiyor. Bu yönüyle iftarlar çoğunluk toplumu ile dolaysız etkileşimin en yoğun yaşandığı dönemler oluyor.
Korona nedeniyle camiler kapalı. Gerçi sosyal mesafenin korunması koşuluyla ibadethanelerin açılmasını izin verildi. Ama bu koşullar altında camilerin eski yoğunluğunu koruması mümkün değil. Birçok cami küçük bir alana sahip olduğu için verilen izine rağmen Cuma ve teravi namazları için hizmet veremeyecek.
Camiler için en büyük tehdit cemaat trafiğinin son bulmasıyla bağışların azalması. Birçok cami kredilerle alınan binalarda faaliyet gösteriyor. Giderlerini, binaların içindeki ufak tefek ticari faaliyetler hariç, bağışlarla karşılıyorlar. Devletten aldıkları hiçbir maddi destek de yok.
***
Bu kurumların oluşmasında büyük fedakârlıklar gösteren insanlar, muhtemelen bu zor dönemde de camilerini yaşatacak. Almanya’da camiler korona nedeniyle zor bir dönemden geçiyor.
Ramazan bize bu kurumların ne derece önemli bir görev ifa ettiğini hatırlattı. Daha önümüzde bayram var…