Türkiye’de Anayasa Mahkemesi hatta bir Anayasa krizi yaşanırken, Almanya’da da Anayasa Mahkemesi siyasi hayatı (iktidarı) derinden sarsacak etkiler yaratmaya namzet bir karar aldı. Alman Anayasa Mahkemesi hükümetin bütçede kredi ile temin etmeyi öngördüğü 60 milyar euroluk bir meblağın temin ediliş yolunun anayasaya uygun olmadığına karar vererek bu kredinin alınmasını engelledi.
Alman Anayasası'nda Borç Freni (Schuldenbremse) adı verilen bir maddeye göre bütçe harcamaları için, ihtiyaç duyulduğunda, ilgili yılın gayri safi milli hasılasının en fazla binde 35’i oranında kredi alınabiliyor. Anayasaya 2009 yılında dünya ekonomik krizini ardından konulan bu madde Alman devletinin borç yükünü azaltmak ve hükümetlerin ölçüsüz kredi kullanma alışkınlarını törpülemek amacını güdüyordu. Bu maddenin acil durumlarda ihlal edilebileceğini dair ilave bir hüküm de bulunuyor
Bu ilave hükümden yararlanan Merkel hükümeti 2021 yılında Korona krizi nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaçları karşılamak için bütçeye 60 milyar euroluk bir kredi alınmasına karar verdi. Ancak öngörüldüğü gibi İhtiyaç hasıl olmadığı için bu kredi alınmadı. Yeni hükümet ise, Merkel hükümetinin bütçeye dahil ettiği ancak kullanmadığı krediyi 2022 yılında Federal Meclisin de onayıyla bütçeye aktararak 60 milyar euroluk bu kredinin Klima ve Transformasyon Fonu adı verilen bir fonda kullanılmasına kararını verdi.
***
Muhalefetteki Hıristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) pandemi için öngörülen kredinin başka amaçlar için kullanılamayacağı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu ve Anayasa Mahkemesi de bu itirazı kabul etti.
Anayasa Mahkemesi’nin gerekçesinde bütçeye yapılan bu ilavenin (60 milyar euro) Borç Freni yasasının istisna maddeleri ile uyuşmadığı ve hükümetin Korona krizine mahsusen onaylanan bu kredinin klima programı ile ne tür bir alakası olduğunu açık olarak temellendiremediği belirtildi. Kararda ayrıca olağanüstü durumlar için onaylan kredilerin Borç Freni sınırları hesaba katılmadan devamla süresiz olarak kullanılamayacağı belirtildi.
Bu kararın hükümet için ne anlama geldiğini Frankfurter Allgemeine Sonntagszeitung’da “İdari temelleri kalmayan hükümet“ başlığı ile verilen haberdeki şu cümleler gayet iyi anlatıyor: “Hakimler koalisyonun temeline baltayı indirdi. Bu karar farklı görüşlerden oluşan koalisyonun sağladığı tarihi uzlaşmayı büyük oranda engelliyor’’
***
Kararla ağır darbe alan hükümetin, bu açığı kapatacak bir uzlaşma sağlaması da uzak bir ihtimal görünüyor. Çünkü Yeşiller, Borç Freni yasasının hafifletilmesini istiyor ancak bir yasa değişikliğine Federal Meclis’in üçte iki çoğunluğunun onay vermesi gerekiyor ki bu mümkün değil. Sosyal Demokratlar ise vergilerin attırılmasından yana fakat buna en çok karşı çıkan hükümet ortağı liberaller (FDP). FDP ise çevre korunması dahil her sahada tasarruf tedbirleri alarak sorunu aşabilecekleri görüşünde. Koalisyonun diğer iki ortağı da sorunları aşabilmenin yolunun tasarruf değil yeni yatırımlar olduğu görüşünde
Almanya Anayasa Mahkeme’sinin aldığı karar, Almanya’da bitmez tükenmez tartışmaları da tetikledi. Hükümetin eksik parayı nasıl tedarik edebileceği konusunda sayısız tasarruf önerileri, Borç Freni maddesinin hafifletilmesi ya da kaldırılması yönünde tavsiyeler, hükümetin Anayasa Mahkemesi’ne takılması muhtemelen kararları ile hukuk ve siyaset tartışmalarını izlemekten keyif alanlar için sınırsız okuma imkanları var.
Türkiye’deki Anayasa Mahkemesi tartışmalarını paralel izleyen birisi için en dikkat çekici nokta ise kararın yer yer eleştirilmesine (Bu eleştiriler nadir yapıldı. Çünkü gerekçe çok makul) rağmen, kimse bir kurum olarak Anayasa Mahkemesi’ni eleştirmedi. Bilakis alınması düşünülen yeni tedbirler için anayasal uygunluk kriterine dikkat çekildi.
Anayasa Mahkemesi’nin hükümetin icraatlarını bu örnekte olduğu gibi temelden etkileyen kararlarında, mahkemenin meşruiyeti tartışması yapılmıyor. Hükümetin üstünde yasal bir merciinin yasalara uygunluk perspektifinden kararlar alması, Alman demokrasisini ve hükümetini günün sonundan zayıflatmıyor bilakis güçlendiriyor.