Aslında sorun hiç karmaşık değil. Rusya Devlet Başkanı Putin’in basitçe özetlediği gibi “Yapay zekada lider olan ülke dünyanın yöneticisi olur.” Zaten dünyayı yöneten ülkeler de dijital dönüşümün öncülüğünü yapan ülkeler. Alman Frauenhofer Enstitüsü ve Avrupa Ekonomik Araştırmalar Merkezi (ZEW), içinde Türkiye’nin de bulunduğu ekonomik olarak dünyanın ilk 35’ini oluşturan ülkelerin dijital dönüşümde ne denli başarılı olduğuna yönelik bir endeks hazırladı.
***
Bu endeks oluşturulurken, vatandaşlara hızlı ve ucuz bir şekilde internete erişimini sağlayan fiber optik ve mobil hat altyapısı birinci kriter olarak belirlendi. Bunun yanında online hizmet ve ürünlerin kullanımı ve erişim kalitesi, vatandaşların dijital bilgi ve becerileri, eğitimde dijitalleşme düzeyi, e-devlet hizmetler ile startup işletme sayısı gibi kriterlerle dijital dönüşüm başarı seviyesi belirlendi.
***
Buna göre dijital dönüşüm en başarılı şekilde gerçekleştiren ülkeler sıralamasının ilk 10 sırasında Finlandiya, İsveç, İsrail, Büyük Britanya, Avustralya, Danimarka, Hollanda, Norveç, ABD, İsviçre var. Bunları takip eden diğer 10 ülke ise Singapur, Güney Kore, Kanada, İrlanda, Tayvan, Fransa, Almanya, Japonya, Avusturya ve Belçika. 35 ülkenini değerlendirildiği endekste Türkiye sadece Brezilya, Endonezya ve Güney Afrika’yı geride bırakabildi. Sıralaması 32.
***
Bu tür listelerin yanıltıcı yönleri var. Örneğin listenin ön sıralarındaki ülkeler dijital rant pastasından en çok payı alan ülkeler değil. ABD, Çin, Güney Kore, Singapur aslında dijital dönüşümde öncü olarak bilinen ülkeler. Bizim konumuz olan liste ise dijital dönüşüm için gerekli olan tüm altyapı hazırlıklarının, ilgili ülkenin her bir köşesinde yaygın olup olmamasına göre belirlendi.
***
Listenin üst sıralarındaki tüm ülkeler aynı altyapı çalışmalarını yapmış olan ülkeler. Zaten dijital dönüşümü gerçekleştirmenin kriterleri her ülkede aynı. Başarılı ülkeler, çoğu kez coğrafi olarak ekonomik olmasa da ülkenin her tarafını fiber optik bir ağla kaplamış vaziyette. Resmi ve özel tüm kurumlar personelin dijital kabiliyetlerini geliştirmek için düzenli eğitim faliyetleri yapıyor. Eğitim politikalarında dijital dönüşüm tavizsiz şekilde uygulanıyor. İlkokullarda yazılım dersi veren ülkeler bile mevcut. Devlet hizmetlerinin yüzde 90’ına yakını da dijital olarak sağlanıyor. Tabii üniversiteler de bütün bu süreçlerin bilimsel altyapısını hazırlıyor. Ve bütün bu ülkelerde startup girişimci sayısı çok yüksek.
***
Türkiye’nin bu türden bir altyapı hazırlığını kısa vadede yapabileceğini düşünmek gerçekçi değil. Toplumun bütün kesimlerin iştirak edeceği bir dijital dönüşüm seferberliğini beklemek gerçekçi olacaksak sadece bir hayal. Hem devlet hem de özel sektör olarak böylesi bir dönüşümün arefesinde gerekli olan zihinsel dönüşümün çok uzağındayız. Üniversitelerimiz de zaten her önemli konuda olduğu gibi bu konuda da öncü olmaktan çok uzak. Muhtemeldir ki bu gerekli altyapı yatırımlarını ekonomik ve siyasi olarak dünya bizi buna zorladığında yapmak zorunda kalacağız. Her zaman olduğu gibi yine geç kalmış olacağız.
***
Ancak dünyadaki bu dönüşüme dahil olabileceğimiz açık bir kapı var. O da startup girişimler. Rekabette açılan arayı iyi kötü kapayabileceğimiz en kestirme yöntem startup işletmeleri teşvik etmek ve sayılarını artırmak. Dijital gelişim imkanları bilincinde, yapısını buna göre kurmuş, yeni teknolojileri kullanan, çözümler üreten işletmeler. Bu girişimler Türkiye’de dijital dönüşümün motoru olabilir. Hatta startup, Türkiye’nin dijital rekabette en hızlı şekilde kullanabileceği yegane araç. Bu konuda bir farkındalık yaratarak işe başlayabiliriz. Dijital dilin temelini 1 ve 0 komutları oluşturuyor. Üçüncü bir imkan bulunmuyor.