AB Orban’ı nasıl ‘‘büzüştürdü’’?

Mikdat Karaalioğlu

Avrupa Birliği’nin siyasi bir güç olmasının önündeki en büyük engellerden birisi de üye ülkelerin sahip olduğu veto hakkı. Her bir üye ülkenin sahip olduğu bu veto hakkı AB’nin Ukrayna’ya yapmayı planladığı 50 milyar euroluk yardımda Macaristan Başbakanı Viktor Orban tarafından sonuna kadar kullanıldı. AB açısından sinir bozucu boyutlara varan veto kumarı geçtiğimiz Perşembe günü Orban’ın ağır bir mağlubiyetle, masadan hiçbir kazanç elde edemeden kalkma zorunda kaldığı siyasi bir hezimete dönüştü.

Geçtiğimiz Perşembe gerçekleşen AB liderler zirvesi, Aralık ayında yapılan zirvede Orban’ın Ukrayna yardımını veto etmesi nedeniyle zorunu olarak yapıldı. Orban’ın veto tehdidinin, liderlerin sabrını sonuna kadar zorlaması, AB siyasi tarihi için örnek sayılabilecek yeni bir temayülün oluşmasına yol açtı: Tüm üye ülkeler bir ülkeye karşı birleşti. Orban AB’yi istediği gibi yönlendirebileceğini düşünürken, kendisi izole oldu.

Birliği aylardır engelleyen Orban’ın son zirvede de uzun müzakerelerle yardım kararını engelleyeceği, buna karşılık AB’nin, gerekli hukuki reformlar yapılmadığı gerekçesiyle engellediği, Macaristan yardımlarının önünü açmaya çalışacağı bekleniyordu.

***

Ancak hiç beklenildiği gibi olmadı ve AB tarihinin en kısa zirvesi gerçekleşti. Yaklaşık 2.5 saatlik bir toplantı sonrası varılan uzlaşmada Orban bir nevi bypass edildi. Ukrayna’ya yardım onaylandığı gibi bu yardımın iki yıl sonra ancak bütün üyelerin oy birliği ile kontrol edilebileceği maddesi konuldu. Yani değil Orban’ın yardımı veto etmesi, bu yardımların kontrolü esnasında bile bir gücü kalmadı. Söz konusu kontrol kararı bir üye veto ederse uygulanamayacak.

Orban’ın Aralık ayında, AB tarafından bloke edilen 10 milyar euroluk Macaristan yardımını, Ukrayna yardımını veto etmemesi halinde alması mümkündü. Ancak son zirvede bu imkan da kendisine verilmedi. Macaristan bu yardımları ancak gerekli hukuki düzenlemeleri yaptığı zaman alabilecek.

Orban üye ülkelerde AB’ye karşı gelişen kamuoyunun kendisine adı konulmamış bir destek sağlayacağını düşünerek AB ile olan pazarlıklarda kendisini dev aynasında gördü ve AB’yi küçümsedi. AB’in Macaristan’a karşı ortak bir duruş sergilemek gibi önceliği olamayacağını hesapladı. Gerçek gücünü takdir edemedi ve sınırları oldukça zorladı. Sonuç hesap edemediği şekilde gerçekleşti. Başta Almanya, Fransa, İtalya olmak üzer tüm ülkeler Macaristan sorununa odaklandı ve Orban balonu söndürüldü.

***

AB’nin 26 ülkesi Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasını AB için bir varoluş meselesi olarak görüyor. Ukrayna’ya yardım bu yönüyle AB’nin kendi savunması için yaptığı temel bir harcama. Son zirvede bu kararlılık Orban’a sadece anlatılmadı ayrıca hissettirildi. Sadece Orban bertaraf edilmedi dünyaya da mesaj verilmiş oldu.

Uzun ve karmaşık bir yol olmakla birlikte Macaristan’ın oy hakkının bile iptal edilebileceği opsiyonu masaya getirildi. AB’nin direk ve endirekt yaptırımlarına karşı Orban’ın hiçbir şansı olmadığı hem kendisine hem bürokratlarına açıkça ima edildi. Orban kısa sürede kararlı bir AB’nin nelere muktedir olabileceğini ve kendisinin bu tazyike karşı hemen hemen çaresiz olduğunu çok iyi anladı.

Alman medyasında haddini iyice aşan Orban’ın AB politikası hakkında ‘’Hem sütü içmek istiyor hem de ineği kesmek istiyor’’ şeklinde bir benzetme var. Ancak ortak kullanılan kavram ‘’Orban’ı büzüştürmek/küçültmek’’. Alman medyası Orban’ın büzüştürüldüğünü ve AB için sorun olmaktan çıkarıldığını yazıyor.

***

Orban’ı ‘’büzüştürmek’’ AB’nin jeopolitik bir aktör olarak gücünü hissettiren ve perçinleyen hamle oldu. Ukrayna’ya yapılacak 50 milyar euroluk AB yardımının sadece maddi değil çok önemli siyasi anlamı da var. ABD’nin Ukrayna’ya yaptığı yardımların tartışmalı hale gelmesi, hatta Trump’un yeniden başkan seçilmesi halinde muhtemelen hiç verilmeyecek olması, AB’yi kendi başının çaresine bakmaya itti.

Son zirveyle AB, gerektiğinde dünya siyasetinde öncü bir rol oynayacağının işaretlerini verdi. AB ortak hareket eden bir kutup olarak bu zamana kadar tek başına hareket etmedi. Öncülüğünü ABD’in yaptığı Batı ittifakının yanında yer aldı. O da bir bütün olarak değil.

AB artık kendi ağır bürokrasisinin hareket kabiliyetini engellediği hantal yapıdan sıyrılmak zorunda olduğunu biliyor ve bu konudaki reformları ve zihniyet değişimini sessiz sedasız gerçekleştiriyor. AB’nin ciddi bir meydan okumada bütüncül bir güç olarak nelere muktedir olabileceği bilinmiyor. Orban’a verilen ders bu soruya cevap olabilecek ibret-i alem özelliği taşıyor.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (21)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.