Beynimizin saniyede en az ikibin işlem yaptığı söyleniyor. Ben saymadım, ilgili bilim adamları söylemiş. Biz, bizim için gerekli olanı seçip alıyoruz ve diğerleri ne oluyor bir fikrim yok.
Amerika orada veya burada bir şey yapıyor, diğer taraftan iftar saatine üç beş dakika kalmış, kafanız buharlı ve aynı anda çocuk pencereden sarkmış, düşebilir. Hangisi öncelikli? Bunu bile tartışan binlerce fikir çıkabilir ortaya.
Dışımızdaki dünya yanında kendi zihnimizle sınırlı olarak da bir öncelikler problemi yaşayabiliriz. Bitmeyen istekler, tehlikeler, ihtiyaçlar ve yaklaşımlar. Kendi müktesebatımız, bilinçaltımız, hafızamızın derinliği, ilgilerimiz…Burada da sıralamayı doğru yapıp yapmadığımız bir muamma.
Arkamızda kalan her şey tarih ve önümüzdeki saniyeden itibaren her şey gelecek.
Ama her olay kendi zamansallığını dayatıyor yine de. Zamanın, toplumun, yakınlarımızın, dostlarımızın, işlerimizin baskısı altındayız sürekli. Yetmezmiş gibi çelişkilerimiz, duygularımız ve aklımızın sınırları ehem/mühim sıralamasını yaparken tayin ettiğimiz yön levhasını sisleyip puslayabiliyor.
İster radikal bir devrimci, ister münzevî bir derviş, ister gözleri velfecr okuyan bir tüccar…Hayatın yasaları ân geliyor, hepsini eşitliyor.
Yapttığın ve yapmadığın şeylerin toplamından oluşan hayatınla geçip gidiyorsun, hep olduğu gibi.
İnsanların artık durup düşünmek gibi bir şansları da kalmadı sanki. Elinde akıllı telefonlarla uyuya kalan, sabah yüzünü yıkamadan eli telefonuna giden, dizilerden, diyetlerden, ucuz veya pahalı romantikalardan beslenen insanların çoğunlukta olduğu bir dünyadayız artık.
Şey, hep mi öyleydi yoksa!
Öyleyse neyin önceliği sonralığı? Geçiniz.
Hey ahbap bugün hangi yöne duygusallaşıyoruz veya linç yapıyoruz, hadi yıkılalım.
Not: Odamda çerçevelenmiş duran bir adam var; Ben ona “Tüten Adam” diyorum ve kimin çizdiği bilgisine ne yazık ki sahip değilim. Bu çizgiyi güzel sanatlar öğrencisi ve Çeto dergisi çizeri Ayşenur Şirin ricam üzerine yeniden çizdi; teşekkür ederim, tütelim bakalım…
Diş kirası deyip geçme
Bugünlerde gidilen bazı iftarlarda duyuyor olabileceğiniz yahut evsahibi olarak sizin sarfetmeniz muhtemel bir “diş kirası” kavramı var. Bu kavramla ilgili olarak Osman Nuri Topbaş Hocaefendinin sosyal medyada paylaştığı bir güzelliği görmeyenler, okumayanlar için nakletmeden edemedim.
Buzdolabı şeyleri
Yer çekimini bilmem de buzdolabında acayip bir çekim var. Nişan sünnet düğün kına... Herkesin mutlu gününü çeken güzel bir çekim gücü. Soyağacı yapmak için de güzel bir mekan oldu
-Teyzenin kızının çocuğunun sünnet magnetini oraya koy Selinsu
+Tamam anne
-Onun üstüne de annesinin kınasında dağıttığı süs,yanına amcanın nikahındaki şekeri koy duyuyor musun beni Selinsu!
+Buraya mı anneciğim
- hayır şuraya yumurtaların hizasına. Ah bu yeni nesil soyunu sopunu bilemeden büyüyecek yazık...