Kullanımı yeniden güçlü biçimde güncellenen bir deyim, artık her gün herkesin dilinde: “Kurunun yanında yaş da yanıyor, yanmasın.”
Peki tamam yanmasın ama sormadan edemiyor insan; kurunun yanında yaşların ne işi var? Kurunun yanına yaşları kim koyuyor? Yaşların oraya kadar getirilip bırakılmasına aracılık eden, gözetleme ve denetleme faaliyetini yapmayan kim?
Bu işler bu kadar kolay mı oluyor?
Bir insanın haksız bir damgayla damgalanması, işini, itibarını -geçici bile olsa- kaybedecek aşamaya gelmesi neden bu kadar ‘sıradan’ bir olay olabiliyor?
P. Valery ‘yargılarımız bizi de yargılar ve ahbaplarımızı yargılamak kadar zayıflığımızı ele veren hiç bir şey yoktur’ derken acaba yaşların yanmasını seyredenleri kasdetmiş olabilir mi?
Olamaz tabii, o bir frenk, biz ise Türk’üz o la la.
Bir çok arkadaşımdan kendi arkadaşlarına ilişkin haksız açığa alma yahut ihraç veya gözaltı ya da tutuklama ile sonuçlanan can yakıcı ve can sıkıcı dertler dinliyorum.
Benim de arkadaşım, tanıdığım olan ve bu süreçte haksız muamelelerle karşılaşan insanlar var. Görülen köy kılavuz istemez derler ama ufukta beliren Küskünler Ordusu köyü hâlâ ‘görülmediğine’ göre güçlü, bas bas bağıran bir kılavuza ihtiyaç var.
Ama belki böyle bir kılavuz çıksa, onu da paralel deyu anında gözaltına aldıracak bir yapı belki de mevcut.
Bu işin lamı cimi yok. Hayır, bu kadarı olmaz diyen feryat figan gökleri tuttu. Aklı başında, kılı kırk yaracak âdil ve süratli bir yapı bu işe el atmazsa, telafisi mümkün olmayan sonuçlarla karşılaşmamız mukadder gözüküyor.
Ve unutmayalım ki bazı tutumlarımızın sonuçları, sebeplerden daha derin yaralara yol açabilir.
Bir çok alanda kişisel hesaplaşmaların gri alanlarda ihbar ve karalama kampanyaları üzerinden yürütüldüğünü görüyor, duyuyoruz. İnsan her yerde insan ve bizi şaşırtmıyor.
Ama el insaf kuruların yanına insafsızca yaşları neden koyuyorsun ve sonra da bu deyime sarılıyorsun. Bu sadece bir deyim, vicdan değil.
Yaş, doğası gereği yanmaz.
Sen hile yaparak, onu doğasına aykırı bir şekilde davranmaya, yanmaya zorluyorsun. Eşek değilsen bunu yapmamalısın, kurunun yanında yaşı da yakmaya çalışmamalısın. Dikkat etmeli, yaşı kurunun yanına koymamalısın.
Ya da eh peki yap bakalım, görelim aheste aheste çıkan ne olacak?
Not: At izini it izinden ayıracak tecrübeli eleman aranıyor, âcil!...
BİR BAYRAM ERTESİ
Başını koltuğun başlığına yaslayıp arabaları seyre dalıyor. Üstleri başları bayram bulaşığı insanlar rengarenk “tekerlekli tabutlar” içinde akıp gidiyorlar. Yollar dolu fakat kimse yolcu değil.
Hız üstüne kırık dökük düşünceler geçiyor içinden. (...)
Her şey dairevî, diyor içinden. Uzayda yamuk, konik, kübik şeyler yok. Her şey kendi ekseninde ve de yörüngesinde deveran ederek başladığı yere dönüyor. Zaman başladığı yere dönüyor. İnsan başladığı yere dönüyor.
Arabanın ve şosenin olmadığı zamanlarda da yola çıkıyordu insanlar. Hız yoktu yolculuklarında, acele de etmiyorlardı. Toprakta yürüyorlardı; oturuyor ve uzanıyorlardı yorulduklarında. Hayata ve ölüme yer hizasından bakıyorlardı. Böyleydi, şüphesiz böyle olmuş olmalıydı. Dedesinin hayatında. Böyle olmuş olmalıydı.
Zihni, ninesiyle dedesinin yıllar önce yeşil bir kamyonla köye geldikleri güne kayıyor. Ninesinin, ilk kez kamyon gördüklerinde yaşadıkları korkuyu anlatan sesini duyar gibi oluyor. Ödü kopup ölen kadının hatırasıyla hüzünlenen yüzü geliyor gözlerinin önüne. (...) Hasan Aycın- Müşahedat-İz Yayıncılık
KUPONLA KURBANLIK
Bütün yazarlarınızın, çalışanlarınızın, okurlarınızın ve okumayanlarınızın Kurban Bayramı mübarek olsun.
Keşke kuponla ve çekilişle kurbanlık verseydiniz de bana çıksaydı. Ben de her gün gazeteyi onunla birlikte okusaydım. Şaka be şaka. Neyse iyi bayramlar. Nesrin Karaca-Mersin
Kurbanlık olarak aldığımız hayvanlara şefkat gösterelim.
Bilinçsizce eziyet eden birini gördüğümüz zaman uyaralım.
O güzel masum hayvanların gözlerine bakalım ve kendi hayatlarımızı gözden geçirelim. Mümkünse!