Önceki gün şehre yağan sıkı yağmurdan sonra güneş açınca atmosferin ve şehrin temizlendiğini gördüm, ama hemen kirlenmesi uzun sürmüyor.
Yağmurdan sonra yerler ıpıslaktı. Yine birisi ağlamış gibi değil.
Yağmurdan sonra bir sigara yakmak isteyen bir adamı izledim. Ateşi yoktu, sigara ağzında köşede kayboldu.
Yağmurdan sonra Merkez Bankasının son aldığı karar silinmiş gibiydi.
Yağmurdan sonra fakülteye uğradığımda Hüseyin Hatemi Hocamızın kedilere yiyecek vermek üzere faaliyet içinde olduğunu müşahade ettim.
Yağmur yağarken özellikle Fatih’te camda bakan çok sayıda Arap kızı olabileceğini düşündüm ve eskiden bir şiirinde “beyhude yağıyor yağmur/Hani camdan bakan arap kızları da nerede” diye soran Hüsrev Hatemi Hocamızı andım.
Yağmurda sonra ufka bakıp Tevfik Fikret’in şikayet ettiği inatçı sisin kalkıp kalkmadığını kontrol etmek istedim, bir şey göremedim.
Yağmurdan sonra Süleymaniye’nin taşlarına baktım, ne bir eksik ne bir fazlaydı.
Yağmurdan sonra enflasyon düşünülmez diye düşünmedim.
Yağmurdan sonra İsmet Özel’in işaretlediği çarşılar ortadan kalktığı için göremedim.
Yağmurdan önce değil ama yağmur sicim gibi yağarken kendimi Necip Fazıl’ın “Bu yağmur...bu yağmur…bu kıldan ince” dizesini mırıldanırken buldum.
Yağmur boyunca Sezai Karakoç gökten yağdı durdu aklıma.
Nâzım da Serez çarşısında çiseleyen yağmurun altındaydı galiba.
Benim de yağmur olduğum anlar geldi yağmurun altındaki eski zamanlarda.
Bitmez bu tedailer. Bir şair yoktur ki yağmur dokunmamış olsun ona, içine geçmemiş olsun.
Çocuklar büyükler dünyalar
Birkaç zamandır usta çizerimiz Dağıstan Çetinkaya’nın bu çizimine bakıyorum. Zorunlu eğitimle, zorakî ufukla, istenmeyen donanımlarla, edinilmiş duygularla ‘adam etmeye’ çalıştığımız çocuklar ve işte bütün o bilinen tezgâhlardan geçerek donmuş, kalıplaşmış grileşmiş büyükler. Memnun musunuz bu büyüklerin yaşadığı, yönettiği, yaşattığı dünyadan, dünyalardan? Bir rüzgâr, bireyi, toplumu ve hayatı havalandıran bir rüzgâr olan o çocuklar, ya olmasaydı! Pazartesi okula giderken bu çocuktan ne istediğimizi düşünelim. Mümkünse!