Grup psikolojisini anlıyorum.
Anlamadığım şey akşamdan sabaha değişen tutumlar, davranışlar.
Ya hu siz değil miydiniz dokunulmazlıkların kaldırılması için hodri meydan diyenler.
Siz değil miydiniz ‘erkekseniz kaldırın dokunulmazlıkları, kaldıramazsınız’ diye efelenenler.
Şimdi ne değişti ki komisyona çok sayıda milletvekili ve yetmemiş, danışmanlarla geliyorsunuz. Tamam anladık, engellemeye, fiilen direnmeye çalışıyorsunuz. Pabucun pahalı olduğunu görünce her zamanki gibi küçük ölçüde de olsa ‘şiddet ve kaosa’ başvurmayı deniyorsunuz. Havada yumruklar, tehditler filan...
Ama madem siyaseten sıkıyı görünce çark edecektiniz, neden 180 derece değiştireceğiniz bir söylemi gözümüze sokup durdunuz?
Fakat bunu ilk defa yapmıyorsunuz. Yedi Haziran seçimlerinin öncesinde ve sonrasındaki söyleminizde de gördük.
Savaş alanına çevirdiğiniz, şehir yaşamını dinamitlediğiniz, insanların hayatını cehenneme çevirdiğiniz anların öncesinde ve sonrasında da farklı ve yalan şeyler söylediniz.
Siyaset imkânını kullanmadınız.
Konuşma özgürlüğünü kullanmadınız.
Düşünme özgürlüğünü bile kullanmadınız.
Özgürlük alanının epey dışında bulunan şiddet eylemine sarıldınız.
Siyaset halka açık bir saz çalma biçimi olabilir. Ama saz çalmayı konser sırasında öğrenmek gibi bir yanı var galiba. Sazı çalamayınca sapından tutup dinleyicinin kafasına vurmak siyasete ve konsere dâhil değil.
Düşünceler bittiğinde kelimelere başvurulmasını beklerdim.
Meclis şiddetin dilini yok etmek için kurulmamışsa niçin var? John Steinbeck şöyle demişti: “kimse nasihat istemez, yalnızca onaylanmak ister.” Size inananlar sizi onaylamıştı. O çok değerli güveni sokağa attınız. Sonuçlarına öfkelenmeyecek, anlamaya çalışacaksınız.
Vakıflar
Vakıflar Genel Müdürlüğünün başlattığı atılım yurt sathında devam ediyor. Restorasyonun kalitesi ve yapılma şekli için çekincelerim olsa da bir çok eser tamamen yıkılıp yok olmaktan Vakıfların son yıllardaki bu atılımı sebebiyle kurtuldu.
Vakıflar Genel Müdürlüğü sadece restorasyon işiyle ilgilenmiyor, bir de ihyâ faaliyeti var ki nurun alâ nur. Şehrimizde özellikle Suriçi’nde gün geçmiyor ki bir ihyâ inşaatına rastlamayayım.
En son dün Sirkeci bölgesinde gezinirken SaffetiPaşa Tekkesi ve müştemilatının ihyâsına başlandığını gördüm demek ki yakında tarihî bir eserimiz daha topraktan çıkıp orayı güzelleştirecek ve gelip geçenleri selamlayacak. İşte bu harika...
Tarihsel Uyarı
Cumhurbaşkanımızın “ümmeti ilgilendiren üç fitne” konusundaki net tanımı ve uyarısı fevkalâde önemli. Mezhepçilik, ırkçılık ve terör olarak belirtilen bu fitnelere şu da eklenebilir mi acaba: İçerideki fitneciler! Şöyle böyle değil, son zamanlarda epey su yüzüne çıktı ve paldır küldür tartışmalarla yürüyor.
Sonuçlar ve Nedenler
...Kullandığım bitkilerin hepsi aynı şekilde ve aynı zamanda toplanmıyordu. Hepsinin ayları saatleri vardı. Kötü bir mevsimde, uygunsuz bir zamanda, verimsiz bir topraktan alınan bitkiler iyi kurumuyor ve de uzun süre şifalı etkilerin koruyamıyorlardı.
Bitkilerin çiçekleri sabahleyin, kökleri de akşamları daha zengin oluyordu. Babam şöyle derdi: “Bitkiler de bizim gibidir, kanları bütün gövdelerini dolaşır.
Doktorların hastalıkları iyi bildiklerini ama hastaları pek az tanıdıklarını düşünürüm.
Kullanacağım bitkileri seçerken ya da ölçülerini hesaplarken doktorların teşhislerinden her zaman faydalanırım. Yalnız onlar sonuçları tedaviye çalışırken ben nedenleri ile uğraşırım. Bazı hastalar gelip şöyle der: “ Ah bayım, ne yapacağımı şaşırdım. Doktor A mide ülserim olduğunu söyledi. Operatör B apandisit ameliyatı yapmak istedi ve Profesör C idrar torbasında iltihap var dedi. Hangi birine inanayım?” Böyle sözler işittiğim zaman ürkerim. Kendisini muayene edenlere inancını yitiren bir hasta güç iyileşir, bünyesi ilaç kabul etmez.
İnsanlar ve Bitkiler- MauriceMessegue-e yayınları- Çev: Safa M. Yurdanur