Herkes seviyor mu tatili? Herkes değilse de çoğunluk seviyor.
Özellikle yılda birkaç günle sınırlı yasal tatil günleri dışında hep çalışmak zorunda olan yüzmilyonlarca dünyalı çok seviyor. Öyle ki değişik labirentleri olan tatil endüstrisi içinde bir figür olmak için bütün bir yılını ve bütçesini buna hazırlamakla geçiren sayısız insan var.
Bizim ‘uzmanlar’da seviyor mu? Pek belli değil ve bunu ölçemiyoruz. Çünkü İsrail meselesi bitmeden Afrin başlıyor, Afrin devam ederken Türk-Amerikan ilişkileri üzerine bir şey söylemek icab ediyor, daha lafın yarısına gelmemişken CHP liderlik meselesi ve Ümit Kocasakal etkisi devreye giriyor. Bu nedenle, bu kadar hareketli bir gündemi olan ülkede uzmanların tatil yapacak zamanları pek olmuyor. Zaten tatil uzmanları da var ve onlar da gerektiğinde ekonomi, psikoloji ve kültür uzmanı olmaya dünden hazır.
Gelgelelim çocukların tatili sevdiği su götürmez.
Eski adıyla onbeş tatilin de eli kulağında, yarın karneler veriliyor ve tatil başlıyor. Karne vermekle yetinmeyip bir de ödev veren öğretmenler var. Bir onbeş tatilde her gün 600 soru çözmek zorunda olan (tatil ödevi) bir liseliye epey şaşırmıştım. Sorduğum sorulara çözdüğü sorulardan başını kaldırmadan cevap vermişti liseli genç. Sonra da ‘tatiline’ devam etmişti sessizce.
Adalet kelimesinin arapça dilindeki köken anlamı şudur: Bir şeyi yerli yerine koymak.
Tatilin içine ödev koymak bu ve başka sebeplerle bana pek adaletli gelmiyor. Demek ki öğrenim için tayin edilen zamanda birileri işini iyi yapmıyor ve bir şeyler, olması gereken zamanın dışına sarkıyor.
Kim, nerede, ne zaman yapmış bilmiyorum ama araştırma sonucuna göre ödevlerin eğitime olumlu katkısı binde iki imiş. Doğruysa değmez, yanlışsa ve bu oran daha yüksekse ödevle başarı sağlamanın yeri ve zamanı tatil değil.
Siyaset tatil yapmıyor.
Kar hâlâ yağmadı.
Ödev verilmezse belki birkaç kitap okur çocuklar. İçlerinden birinin aklına durup bir şey yazmak gelir. O çocuğun yazdığı şeyi görüp mutlu olur belki başka biri. Biri durup düşünür. Biri mavileşir bilemezsin.
Tatilde ödev verme öğretmen kardeş.
İyi tatiller çocuklar. Tabii böyle bir şey mümkünse.
VATANDAŞIN ŞİKAYETİ
Çekici terörü
Başka şehirleri bilmem, İstanbul’da bu parkeden arabaları çekme işi hakkaten bir terör gibi can yakıyor. Kazancın çok yüksek olduğu bir sektör. Yasal cezadan çok çekici ve otopark parası ödeniyor. Sayısı zaten az olan trafik polisleri İstanbul trafiğiyle uğraşacağına bu işte mesai geçiriyor. Olur olmaz yerden araba çekiliyor. Trafiği hiç engellemeyen yerden bile çekiliyor maalesef. Çünkü dediğim gibi çok yüksek para hacimli bir ‘sektör.’ Ve bütün bunlar “Vakıf” şemsiyesi altında yapılıyor.
Şimdi yeni bir yönetmelik gelmiş, çekilen aracın nereye çekildiği filan mesajla bildirilecekmiş. Aman ne lütuf. ‘Trafiği engellemeyen araca olduğu yerde ceza yazılır, ayrıca çekilmez’ talimatı daha ne kadar gözardı edilecek? Aslolan budur. Etkili yetkili kişilerin araba çekilmesi gibi bir derdi olmadığı için sıradan vatandaşın bu konuda neler çektiğini bilemeyebilirler. Sanki her yerde otopark var da millet keyfinden olur olmaz yerlere araba bırakıyor. Bu meseleye kim el atacak merakla bekliyorum. Diyeceksiniz ki çok beklersin. Beklerim. İ.Z.