Uğursuz, kanlı darbe girişiminin ardından özellikle askerî cihette yapılan ve daha yapılacak olan yapısal değişimler değişik tartışmalara yol açıyor.
Mesela, “efendim, emir komuta zinciri bozulmasın bu çok önemli” diyenler var. Kimse çıkıp da emir komuta zinciri önemsiz veya bu bozulsun demiyor. Ama kimse nedense şunu da demiyor: Birader, bugün her fırsatta kötülediğimiz bütün darbeler bu pek mühim ‘emir komuta’ zinciri içinde yapılmadı mı?
Daha bu son rezil 15 Temmuz girişiminde gördüğümüz astsubaydan emir alan generaller emir komuta zincirini bozmuyor, askerî hiyerarşi mantığının dışına çıkmıyor, kurmay zekasını aşağılamıyor da, hükümetin yapacağı yeni düzenleme mi emir komuta zincirini bozuyor?
Vatanı savunmayı değil de, vatandaşa, ülkeye, sivil, meşru otoriteye darbe yapmayı tek bilinçaltı vazifesi olarak gören ve böyle yetişen/yetiştirilen bir ‘asker’in aslî görev alanına çekilmesinden daha doğal ve lüzumlu bir şey yoktur.
Ama askerin sivilleşmesi diye bir şey de yoktur.
Asker sivilleşmez, sivilleşemez. Sivilleşirse ayrı bir problem olur. Mesela yeniçerinin esnaflaşıp zorbalaşması gibi.
Asker askerdir, tank tanktır, savaş uçağı savaş uçağıdır.
Asker darbeciye, tank halkını ezen tanka, savaş uçağı da halkını, parlamentosunu bombalayan bir savaş uçağına dönüştüğünde, bunların toplamda geldiği nokta askerlik/sivillik vs değil yalnızca tek cümleyle açıklanabilecek bir durumdur: Milletine ihanet.
Asker sivilleşmez. Böyle bir dilek ve istek mantıktan varestedir. Yalnızca askerlik sınırları içinde ve aslî vazife çerçevesinin dışına çıkmaması için sivil otoriteye bağlanır. Bütün sağlıklı devletlerdeki usuller, tedbirler neyse, onlarla. NATO içinde, kendi halkına 15 Temmuz kanlı darbe girişimini yapacak başka bir ülkenin silahlı kuvvetlerini tasavvur edebiliyor musunuz?
Edemezsiniz. Hem gülerler, hem incitirler, hem de gözünüzü delikte ışıtırlar.
Ama burada rahatça edebilirsiniz. Bunu da ilericilik, solculuk falan fıstık adına yaparsınız. Yiyen de bulunur, 15 Temmuz gecesi caddeden geçen tankları alkışladıkları gibi bu darbeci retorikleri alkışlayanlar da bulunur.
Emir komuta zincirinin ülke içindeki vahim sonuçları ortada. (Saymadım kaç darbe oldu.) 15 Temmuz’u planlayan aynı emir komuta zinciriyle, düşmana karşı savaşa girdiğimizi düşünebiliyor musunuz? Ben düşünmek istemem.
Emir komuta askerin kendi iç mantığı içinde elbette lüzumlu ve belki de birinci şartıdır. Ama müsaade edin de bu ülkenin iç-dış bütün sorumluluğunu üstlenen siyasî otorite ve –varsa- devlet aklı; dehşet saçan/darbesever/bir avuç cunta heveslisinin artık şartların olgunlaştığını düşünüp aklına estikçe herşeyin içine etmesinin önüne geçecek tedbirleri konuşabilsin, alabilsin, uygulayabilsin.
Askeri sivilleştirmeden.
Kendisi askerleşmeden.
Olması gerektiği gibi.
BİR ADALET UYGULAMASI OLARAK İLAÇ
Gözaltına alınan eski Zaman yazarlarından Ali Bulaç ve Ahmet Turan Alkan’ın ifadelerini okudum. Her iki yazar da açıkça rahatsızlıklarına bağlı olarak kullandıkları ilaçlardan söz etmişler. Her türlü tartışma ve mülahazanın dışında bu ilaçların her halükârda ve öncelikle temini gerektiğini düşünüyorum. Gözaltı ve sonrasındaki sağlık şartlarını bilemiyorum ve belki de bu ilaçları temin konusunda zaten bir sıkıntı yaşanmayacaktır ama, bu konuda ortaya çıkacak kasıtlı/kasıtsız bir ihmal yalnızca vicdanları zedeler.
Sorgulama başka, adalet başka, insanlık başka bir şey değildir. Hepsi birbirine bağlı, birbirini besleyen şeylerdir. Aliya’ya selam olsun.