Dün, artık banliyö trenlerinin gelip gitmediği Sirkeci Garı’ndaydım.
Bu yıl yedincisi açılan dergi fuarını dolaştım.
Uluslararası boyut kazanan fuarda adını hiç duymadığım dergiler gördüm.
Küçük standların arkasında dergi aşığı gençler.
Kimi yeni çıkmış, kimi sararıp solmuş dergilerin arasından geçerken, içinde bulunduğum kendi dergilerimi, o dergilerin etrafında somutlaşan umut ve heyecanları hatırladım.
Her dergi bir ada mıydı, yoksa bir rampa mı?
Belki de çay içmek için bir bahaneydi dergilerimiz.
Belki dünyayı kurtarmak için bir merkez.
Sonra ne oldu?
Kimi gazetelere savruldu dostlarımızın, kimi kitaplara gömüldü, kimi siyasete atıldı, kimi de Anadolunun içlerine doğru yürüdü gitti.
Şiirler dergilerde kaldı bazan.
Bazıları kitaplarla selamladı yeryüzünü.
Dergiler derseniz onların da mutlaka bir son sayıları oldu.
Bazı genç dergici arkadaşların yüzüne bakarken gelecek için bazı tahminler yürüttüm.
Genç kızların erkeklerden daha ilgili olduğu dergi fuarı 15 Mayıs’ta sona erecek.
Baharın içinden yükselen güzel bir buluşma yeri.
Standlar için daha estetik bir çözüm bulunabilirdi. Hafif şiddetlenen rüzgârda her şeyin birdenbire kanatlandığını gördüm.
Ama dergiler biraz da uçarı değil midir zaten? En ağır başlıları bile şöyle bir kıpırdamaz mı durup dururken?
Bir bahar günü sirkeci Dergi Garına dönüşen tarihî mekanda, dergilerin arasından her an bir tren geçecek gibiydi.
Ama dergilerin arasından daha dün idam edilen Motiur Rahman Nizami’nin mektubu geçti gibi geldi bana. Geçmedi mi? Geçti!
Tornetlerle tornistan
Dün Ankara/ Keçiören sokaklarında hoş bir şey oldu. Ankara Milletvekili Aydın Ünal ve Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak’ın da aralarında bulunduğu bir grup çocuk ve yetişkin tornetlere binip çocukluğa tornistan ettiler. Bu sıra dışı etkinlik geride hoş görüntüler bıraktı. Çocukluğa dönüş için bir kapı açmak güzel bir şey, ama herhalde daha güzel olanı o kapıyı hiç kapatmamak, o tornetten hiç inmemek...
Büyücü çırağı
“... Türkiye, AB’den serbest ticaret statüsünü talep ederken de başka konulardaki pazarlık gücünü azaltacak mantıksız mükellefiyetlere girmemelidir. AB’nin insan hakları ve demokrasi standartlarını benimsemeyi tercih edeceksek de böyle abuk sabuk bir teslimiyet mantığı içinde değil, Türkiye’nin hassas şartlarını ve bu şartların gereklerini göz önüne alarak yola devam ederiz.
Memleketimizdeki bir takım gerilim ve çatışmaların karşısında, öyle AB’nin tavsiyeleriyle oturup bekleyemeyiz. Almanya bizim memleketimizin herhangi bir problemi için hiç bir zaman doğru bir çare üretemez; aslında iyi niyetle baktığını da zannetmem. Ayrıca Almanya bizim başımızdaki dertlerden fazla da anlamaz zaten. Aklınca büyücü çırağı gibi Türkiye’nin etnik problemleriyle oynamaya çalışıyor. Şimdi mesela Macaristan bile böyle şeylerle oynamaya çalışıyor. UNESCO dahil, bütün beynelmilel teşkilatlarda azınlık sorunlarını ortaya atıyor. Çünkü şu anda kendi azınlığı yok; ama başka yerlerde macar azınlığı var. Kendi içinde şöyle 50-60 binlik bir azınlık olsun da görürüz ne yapacağını, azınlık meselesine nasıl yaklaşacağını. Bu müthiş bir sorundur ve maalesef bu konuda karşımızdaki büyük Avrupa devletlerinin çok aklı başında olduğunu da söyleyemeyiz...” İlber Ortaylı-
Tarihin Sınırlarına Yolculuk- Timaş/2010
Vize
Bugün AB Türklere vize muafiyeti konusunu görüşecek. Çok tartışmalı geçeceği kesin. Özellikle Almanya basını uzun süredir bu konuda tuhaf bir saldırganlık içinde. Diğer taraftan Cumhurbaşkanımız da bu konudaki restini çok açık çekmiş bulunuyor.
Bugün dananın kuyruğu kopacak, belki de dananın kendisi kopacak. Siyasal ve sosyolojik birikimler an gelir birden bir kırılma ya da sıçrama ile tarihteki yerini alır. Göreceğiz.
Aç adam
Geçtiğimiz hafta İtalya yargıtayı çok hoş bir karar aldı. Ceza hukukunda efsane bir yeri bulunan İtalya hukuku aldığı bu kararla vicdansızlara küçük bir ders verdi. İtalya yargıtayı açlıktan ekmek çalan bir adama verilen cezayı bozdu ve adam açsa, çaldığı ekmek veya yiyecek suç olmaz dedi. Aynı hüküm bizim kadim hukukumuzda da var. Ama aynı İtalya Akdeniz’deki masum göçmenlerin deste deste ölmesini sadece seyretti, hatta onların İtalya’ya ilerlemesini askerî tedbirlerle önledi.