Her çeşit gündemin içinden itinayla geçip durmadayız.
İnsanın yaşadığı şehirdeki gündemi ister istemez şehrin coğrafî ve kültürel büyüklüğü ile orantılı oluyor. Şehir bize ne yapıyor, biz şehre ne yapıyoruz? Bunu pek ölçemediğimiz ve mukayese edemediğimiz için hangi tarafın hangi tarafı biçimlendirdiğini de pek anlayamıyoruz. Ama sözkonusu şehir İstanbul olunca bir çok teorinin güme gitmesi kaçınılmaz. Olanlar oluyor ve işte onlardan bir kaçı…
İstanbul Havaalanı, adıyla birlikte açılınca isim hakkında yapılan spekülasyonlar da bitiverdi. Evet çok uzak, evet havaalanına ulaşmak için şimdilik indirimli olan ulaşım ücreti hep böyle indirimli kalmalı. Hatta ücretsiz bile olması düşünülebilir, çok uzak. 1 yıl ücretsiz ya da sembolik bir ücret olabilir, biliyorum olmayacak ama bu kadar büyük bir yapının hemşehrileri bu kadar küçük jesti hak ediyor.
***
Üsküdar’daki meydan çeşmesinin bir köşesine dikilen bilgilendirme tabelası bir tartışma çıkardı. Kimi, gelip geçenlerin ayağına takılır dedi, kimi estetik bulmadı, kimi lâzım dedi, kimi de yazım yanlışları buldu. Orada zaten bir bilgilendirme ikonu vardı, buna ne gerek var diyenler bile oldu.
Kimsenin aklına çeşmenin zarafetiyle uyuşmayan o tabelayı oraya dikmeden önce Üsküdarlılara, İstanbullulara bunun uygun olup olmadığını sormak gelmedi. E, hani soracaktık… (Görsel:@Alikurbanali)
***
İstanbul Valisi Vasip Şahin için düzenlenen veda yemeğinde duygusal anlar yaşandı. İBB Başkanı Mevlüt Uysal tarafından verilen veda yemeğinde Vali Şahin herkesten helallik diledi ve Ankara’ya yolu düşenler için kapısının daima açık olduğunu ifade etti. Ve çocukların aklında bir soru asılı kaldı: Şimdi kar yağdığında okulları kim tatil edecek?
***
Veda yemeğinden sonra Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın’ın daveti üzerine Selahattin Yusuf ve bizim Nedim Ali ile birlikte Merkezefendi Kültür Vadisi’nin yeni hâlini görmeye gittik.
Eski hâlini de yakından bildiğim adanın baştan sona temizlenip yenilendiğini müşahade ettim. Eski taş yapılar orijinal hâliyle ortaya çıkarılmış ve yeni işlevlerle hizmete kazandırılmış, bütün yapılar bütüncül bir bakışla ahşap ağırlıklı restore edilmiş, sokaklar ışıklandırılmıştı.
Yirmidört saat açık esasıyla çalışan Merkezefendi Millet Kıraathanesi’ne adım attığımızda saatler 23’e yaklaşıyordu ve kütüphane dolu gibiydi. Çay ve çorba ikramının da ücretsiz yapıldığı ferah mekan, kitap ve süreli yayın niteliği açısından da doyurucu bir yükseklikteydi.
İstanbul’un her semtinden gelen okurlarıyla, rahat bir kullanımına açık olan kütüphane genç ağırlıklı bir misafir yelpazesine sahip.
Gecenin ilerleyen saatlerine kadar süren sohbette zaman zaman eski/yeni Türkiye, gençliğin eğilimleri ve dünyanın ahvali üzerine bir şeyler konuştuk.
Kamu yayıncılık kalitesi, tarihî çevre, estetik bir câmi inşası, ücretsiz örnek tuvaletler, bisikletli hayat, 24 saat açık iki kütüphâne gibi değişik olumlu işlere imza atan bir yerel yönetimi uzun süredir başarıyla idare eden Başkan Murat Aydın’la vedalaşıp gecenin içine daldığımızda saatlar 1 civarındaydı.
***
İstanbul 24 saat yaşayan bir şehir. Ama şehirdeki servis ayrıntıları tümüyle 24 saat için tümüyle yeterli değil. Mesela gece taksi esnafı birden değişiyor ve normalleşiyor, olması gerekene yakın bir servis kalitesine bürünüyorlar. Çünkü şey, turistler ortadan çekiliyor ve onlar da yerli müşteri almak zorunda (!) kalıyorlar. Câmiler kapalı ve tabii tuvaletler de. Bu da ilginç bir sorun, nasıl çözümlenmez anlamıyorum. Hem dünya şehri denilecek, hem temel ihtiyaçlar gözetilmeyecek, olabilir mi böyle bir şey?
Neyse. Şehrimizin, ülkemizin kıymetini bilelim her şeye rağmen. Temizlik ve güvenlik bakımından oldukça iyiyiz. Gece Londra’da yürürken karşılaştığımız manzaraları hatırlayınca, çok çok iyi noktada olduğumuzu görüyorum.