Şehirdeki kütüphanelerin bazıları 7/24 hizmet vermeye başlayınca hafif bir kıpırdanma olmuştu gündelik hayatımızda. Az şey değil gece boyu bir kütüphaneyi açık bulmak. Özellikle hem çalışıp hem bir şeyleri araştıranlar için.
Sonra bu kütüphanelerden bazıları çay/çorba servisi de yapmaya başladı. Bu da ânında kabul gören bir uygulama oldu.
Kitabın ağırlığını taşıyan ve genel olarak kütüphane dediğimiz yapıların yanında son zamanlarda başka bir kitaplı mekan biçimi yükselmeye başladı: Kitap kafe.
Adından da anlaşılacağı üzere içinde hem kitap, hem de cafe hizmetleri alabileceğiniz, kütüphaneye göre epey yeni bir mekan tipi bu.
Herşeyden önce ticarî bir işletme olarak ortaya çıktı kitap kafeler. Bazıları kafe hizmetleri yanında, ücretli olarak çeşitli sanat kursları da düzenliyor.
Sonra bazı kitap kafe türlerinin bir yayınevi, vakıf veya derneğin bir uzantısı olarak açıldığını gördük.
Bazı kitap kafelerde kitap satışı da yapılırken, bazı kitap kafelerdeki kitapların yalnızca okumaya mahsus olarak raflardaki yerini aldığını biliyoruz.
Kitap kafeler ne kütüphane kadar ciddî ve oturaklı, ne de normal kafeler kadar gürültülü ya da serbest.
Kütüphane ile kafe arası bir hudut çizgisinde duruyor şimdilik kitap kafeler. Bir çok semtte açıldığını gördüğüm kitap kafelerin son başarılı örneğini Fatih/Halıcılar’dan Vatan’a inerken gördüm.
Geçtiğimiz haftalarda açılan İstanbul Kitap Kafe, Anadolu Platformu olarak bilenen STK’nın yeni binasının zemin katında açılmış.
Geniş, ferah, aydınlık bir tasarımla hizmet veren İstanbul Kitap Kafe, bir çok güncel ve değerli kitabın satış hizmetini de gerçekleştiriyor.
İçten, güleryüzlü bir servis, taze çay ve içilebilir kahve. Bodrum katında mescid, masa tenisi imkânları da mevcut. Ama zaten yeniden restore edilerek açılan Molla Fenarî İsa Camii’ne de çok yakın.
Kitap kafeler, kitaplarla biraz daha serbest ve konforlu bir buluşmanın yeni adresleri olarak yaygınlaşıyor. Cep telefonları bu mekânlarda da hâlâ revaçta tabii ki.
Kitabın rakîbleri çok bu çağda. Ama kitap da kendine mahsus açılımlarla yoluna devam ediyor. Zaten gerçek kitap meraklısı için her engel fasa fiso. Meraklısı kitabı Fizan’da da olsa arayıp buluyor.
Ama nedir? Kitap kafelerde kitaba ulaşma işine, hemen oracıkta sıcak bir çay eşliğinde kitabın içine dalma eylemi/keyfi iştirak ediyor.
Ortadoğunun sokaklarından Latin Amerika sokaklarına kadar her yer cayır cayır yanarken kitap kafelerden bahsetmek de ne ola? Ama açmaz mı bir gül harb-i cihan olsa da o bahçede?
Zannetme zamanı
‘’Avrupa’nın ekser memleketlerinde television (uzaktan görme) neşriyatı başlamıştır. Akşam üzeri radyosunu açarak dünyanın dört tarafından gelen sesleri dinleyenler şimdi, küçük bazı ilavelerle, bu sesleri çıkaranları da görebiliyorlar. Bu suretle birkaç sene evvel tahakkuk edilemeyecek bir hayal sanılan bir şey daha hakikat olmuştur.... Yalnız şunu söyleyelim ki television aleti, bazılarının zannettikleri gibi bir düğmeye basınca dünyanın her köşesini gösteren aletler değildir...’’ yazılmış sene 1930’larda. Şimdi elimizdeki düğmeliler sayesinde dünyanın her köşesini görebiliyoruz. Demek ki zannedilenler bir gün zan olmuyormuş. O halde şimdi zannedip arkamıza yaslanalım.