Tivitdaşımız İdris Mahfî geçenlerde Nazım Hikmet’in kendi osmanlıca el yazısından “Mevlâna” şiirini aktardı. Şöyle demişti Nâzım:
*
Sararken alnımı yokluğun tacı
Gönülden silindi neş’eyle acı
Kalbe muhabbette buldum ilacı
Ben de müridinim işte Mevlânâ
*
Edebe set çeken zulmeti deldim
Aşkı içten duydum, arşa yükseldim
Kalpten temizlendim, huzûra geldim
Ben de müridinim işte Mevlânâ
Nâzım Hikmet
Sonra başka şiirler de yazdı Nâzım. Güçlü, diri şiirler. Ne var ki bu şiirleri tutturduğu ideolojik yönün gölgesinde kaldı sanki. Bugün bile herkes bakmak istediği gözlüğün arkasından bakıyor Nazım’a. Necip Fazıl için de benzer bir durum sözkonusu. Türkçe’nin iki ses bayrağına iki ayrı bakamayış.
Büyük şairlerimizin hepsi de siyasal ve düşünsel meselelere bîgâne kalmamış, er geç bu sularda kulaç atmıştır.Aklıma ilk gelenlerden Mehmed Âkif, Yahya Kemâl, Necip Fâzıl, Sezai Karakoç, İsmet Özel, Hakan Albayrak, İbrahim Kiras, Celâl Fedai, İsmail Kılıçarslan bu yolun yolcularındandır.
Cemal Süreya, Turgut Uyar, Hüsrev Hatemi, Ömer Erdem, Hüseyin Akın gibi birkaç başka şairimiz ise şiirin hemen yanında şiirden hem ayrı hem bitişik yani patikalar açmışlar, orada da güzel yürüyüşler yapmışlar ve yapmaktadırlar.
Büyük düşünceden büyük şiire geçiş pek mümkün olmasa da, büyük şiirden büyük düşünceye geçiş sıklıkla görülür. Sanırım şiirin kapsama gücüyle ilgili bir durum bu.
Şeyi de anlamam hiç: “Yahu onun şiirleri güzel de, keşke sadece şiir yazsa!” Siz anlıyor musunuz bu yargıyı?
Düğün paketi
Yavaş sakin adımlarla başlanır yuva kurmaya. Önce sorarlar kıza kalbin ısındı mı? Kız mütebessim çehresiyle kafa sallayıp evet der. Bu kız bizi üzmez deyip istemeye gelirler, ardında içine tuz dökülen tatlı kahveler yapılır... Sonra kurdela kesilir ve kızın arkadaşları yutuverir ucundan. Nişanda da bir kurdele kesilsin kesileni de beline bağlarız düğünde.‘’Nişan bohçasında yok yoktu’’ desin konu komşu ve başlasın fitneci akrabalar fitozluklarına. ‘’Bazaların altında bişeycik kalmasın ütülensin çeyizler haydi çabuk düğüne az kaldı!.’’ Sonra telaşla bakılsın mobilyalar. ‘’Bak şimdi al alacağını evlendikten sonra alamazsın’’ fısıltıları gelinin belleğine yerleştirilsin. Mobilyalar kapıdan geçmiyorsa kapı kırılsın o da olmazsa baca. Gelinliğini seç ve çiçeğini unutma! Özellikle damadın yakasına kondurulanı, he dış çekimi var bunun. Organizasyonunu da tut, kınanı da yak, iki göbek de at, düğün pastasına da bir tokat çak. Noldu şimdi evlendiniz mi veya şöyle soralım eğlendiniz mi? Dur ya biz telaştan şeyi unuttuk gelinin ayakkabısının altına ismimizi yazmayı.