Piyazlar köfteler BM’deki vetolar

Mevlana İdris

Balıklar da tekerrür eder mi tarih gibi? Peki tarih tekerrür eder mi aynı ırmakta bir defa bile yıkanamayacağını iddia eden filozofa göre?

Tarih ne? Kim en son yorumu yaparsa o mu? Gücün, eski zamanlı bir kaldıracı mı yoksa?

Güngörmüş ve kendi kuruluş sınırları dışına çıkmaya tenezzül etmemiş diyelim bir köftecideki ölçüleri hiç şaşmayan piyazla, nevzuhur bir mekandaki afili cafcaflı tabaklar aksesuarlar içinde gelen piyaz aynı olabilir mi? Olamaz ve fakat lâkin bunun ne önemi var? Şu önemi var: İyi bir edebiyat eseri gibi, iyi bir piyaz da hem zamana direnmiş, hem de damak hafızanızı suikasta uğratmamıştır. Bu küçümsenemez. Ölçüleri bozulmamış bir köfte/piyaz masasından kalkarkenki hislerle, mısır vs gibi hurafelerle doldurulmuş yahut sirkeyle terbiyesizleştirilmiş ve tadı bozulmuş kırmızı lahanalı bir salata yahut piyaz masasından kalkarkenki hisler aynı olamaz.

Kudüs’teki o son efsanevi Türk askeri.

Medine’yi bir inanç ve varoluş bilinciyle, bir savunma anıtı olarak koruyan Fahreddin Paşa.

Kut’ul Emare’de dünya sistemini dumura uğratan müthiş zafer.

Çanakkale’deki Seyit Onbaşı’nın tek başına kaldırıp topa sürdüğü o tarihsel ağırlık.

Ömer Halisdemir’in belki de Türkiye’nin kaderini değiştiren ve bedelini canıyla ödediği o kritik hareket.

Ve ilgililerinin iyi bildiği, tarihimizin ve coğrafyamızın değişik bölümlerine serpilmiş sarsıcı isimler, eylemler…

Hepsi bulunduğu yerden gönderdikleri spotlar, ışıklar, seslerle bize bir şey söylüyor. Bilemiyorum ne kadarını duyuyor, ne kadarını anlıyoruz.

Durmadan bombalanan Yemen’den bir füze fırlatılıverdi Riyad’a. Füze havada patlatıldı ve arkasından yeniden bombalanan Yemen’de ‘yanlışlıkla’ bir binadaki 14 kişi ölüverdi.

Bugün BM Genel Kurulu Kudüs başlığıyla toplanıyor.

Biliyorsunuz Amerika daha önce Güvenlik Konseyi’nde Kudüs tasarısını veto etmişti. Tek başına. Dünya bir yana Amerika tek başına bir yana. Arsız ve değersiz yalnızlık!

Bu küresel güç putu, bu çöküşe geçmiş zalimlik gösterileri, bu adalete yan çizen türedi kabadayılıklar.

BM ne zaman dekor olmaktan çıkacak Olric. Bilemiyorum efendim.

Tekerrür eden şeyler ve etmeyen şeyler var.

Bazan gözümüzden kaçsa da tekerrür etmeyen şeyler, tekerrür eder şeylerden daha etkili oluyor hayatımızda.

Galiba.

Kolyeli yeşil papağan

Doğa renk demektir.

Karmen kırmızısı, aşı boyası, gelin alı, firuze mavisi, camgöbeği, laci, çimen yeşili, safran sarısı, Çin Beyazı, kartal kuşu gibi beyinlerde pervaz eder.

(…) Ressam Kandinsky de Sanatın Tinsel Yanı (Du Spiritüel Dans L’art) adlı kitabında sıcak ve açık renklerin gözleri daha çabuk büyülediğini, hele ateş renginin bakışları azdırdığını söyler:

-Koyu limon sarısı da gözleri yorar. Boru sesiyle aşınan bir kulak gibi gözün kıpraşmasına neden olur. Bir kadife etkisi, kaygan bir duygu uyandıran renkler de vardır. İnsanlar böylelerini okşamak isterler. Koyu deniz mavisi yani laci, krom yeşili ve laka kırmızısı bunlardandır.

Kandinsky tadların bir rengi olduğuna inanan insanlardan da açar. Dresdenli bir doktorun kelli felli bir hastası varmış ki, kimi soslardan mavi bir tad alırmış.

Kandinsky, giderek, renkleren kokusundan ya dü esinden dem vuran kişilere rastlanıldığına da değinir. S. Unkowsky adında bir hatun renkleren sesini duymaya ve de seslerin rengini görmeye meydan veren bir yöntem geliştirmiş. Soriabine adındaki bilgin ise deneysel bir yolla musiki tonlarıyla renk tonlarını karşılaştıran bir tablo düzenlemiş.

Ahmet Rasim de renklere özel bir ilgi gösterir. Ördekbaşı, kumrugöğsü, sincabî, yanık al, menekşe moru çarşaflar onu hop oturtur, hop kaldırır. Hele fes rengi, samanî, fındıkî, laci, kanarya, şeker rengi, zeytunî, şarabî, ekşi karadut işlemeli olanlarına bayılır. Kısacası, renk panoramasının bir ucundan girer, öbür ucundan çıkar.

Rimbaud da A’nın siyah, E’nin beyaz, İ’nin kırmızı, Ü’nün yeşil, O’nun da mavi olduğunu varmıştır. Kendi demesine göre, sessiz harflerin rengini kendisi yaratmıştır. İlkin her sessiz harfin biçimini, devinimini ayarlamış, sonra da dört bir yana çekilebilecek yâni herkeslerce benimsenecek bir şiir diline yol vermiştir. Ne ki, bunu sağlamak için de sessizliklerin ve gecelerin ne olduğunu saptamıştır. Anlatılamayacak olan nesneleri de bir yana not etmiştir. Ha, evet, baş dönmelerini de sımsıkı bağlamıştır. (…) Salah Birsel-Gandhi ya da Hint Kirazının Gölgesinde-YKY 1993

ANONS

Unutanlar için: Kalp sağdadır,
safra kesesi solda.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.