Milyonlarca çocuk dün karne aldı.
Çiçekli, gazozlu, denizli, yaylalı bir tatil ve güzel anılarla dolu bir yaz mevsimi mi bekliyor onları?
Belki öyle bir gurup da vardır içlerinde ama ne gezer? Bir çoğu daha şimdiden yaz aylarında sınav için bir kursa veya ders alacağı herhangi bir yere kaydını yaptırmış durumda. Bazılarının tatili değil ama yeni mesaileri pazartesi başlıyor.
Çok başarılı olmaları için ebeveynin çok uğraştığı çocuklar başarılı olunca ne oluyor? Daha başarılı olmaları için önlerinde yeni bir yarış sahası daha buluyorlar. Bu, kötü bir döngü.
Önümüzde üniversite sınavları var. Orada da binlerce eleştiri cümlesiyle temellendirilecek bir yarış havası hâkim.
Eşsiz gençlik hazinesinin ufkunun iki saat sürecek bir sınava endekslenmesini ve bir tür aşağılama içeren bu yaklaşımı kabul edemiyorum.
Eğitimsiz olmaz ama alternatifler de olmalı. Eğitimsiz olmaz ama bu bir fetişizme dönüşmemeli. Eğitimsiz olmaz ama yarışan at sahibinden farksız davranan ebeveyni ne yapmalı?
Müfredata da baktığınızda göreceksiniz, boşluk yok! Çocuğun, gencin her ânı dersle doldurulmaya çalışılıyor. Her gün yüklü dersler. Bir gün de öğleden sonrayı boş bırak değil mi ama. Çocuk o gün parka gitsin, film izlesin, müzik dinlesin veya odasında uzanıp boş boş tavana bakarak dinlensin. Zinhar olmaz. İlle de onun o ‘boş’ kafasına bir şeyler sürekli tıkıştırılacak. Ama sonra (epey sonra) çok şikayet ediyorsunuz bu çocuktan, niçin anlayamıyorum. Gösterdiğiniz yolda yürüdü o sadece.
Açtığınız o yol yanlışsa ve ona başka yolların da varlığından bahsetmemişseniz muhtemelen o da o dar, kısıtlı, yanlış yolu başkalarına göstermeye devam edecek.
Evet okullar kapandı dün.
Ama ebeveynlerin zihninde değil. Onların kafasında müfredatın zilleri sürekli çalıyor ve çocukları derse çağırıyor.
Ama öğretilemeyen matematik, yabancı dil; sevdirilemeyen müzik, resim ve hissettirilemeyen bazı başka şeylerin dersine. Ben yine de iyi tatiller dilemeden edemeyeceğim çocuklara. Ne kadar zorunlu, o kadar sorunlu eğitim. Nereye kadar? Neyin burçlarını yükseltiyorsunuz?
İfade-i Maraşî
Birgün üniversitede Maraşlı ile İstanbullu döğüş etmişler. Durum üniversite sorumlusuna intikal etmiş. İfadeleri alınmak üzere çağrılmışlar. Üniversite sorumlusu Maraşlıya dönüp sormuş anlat ne oldu?
Maraşlı başlamış anlatmaya: “Hüs diim hüs diim hüsmi. Yamacıma geçmiş beni kerc edi, duluma duluma vuri, böğrüme sumsuk ati, depemden aşşa kızgın sular dökili, ben de ıhı bunu sumsukladım, elindeki cıncığınan sıfatıma vuricidi…” Üniversite sorumlusu İstanbulluya dönmüş demiş ki: “Bir daha yabancı uyruklularla döğüşürsen seni okuldan atarım.”
Gördüğüm en naif iftar davetiyelerinden biri. Notun fazladan olduğunu saymazsak, iftarın içeriği de sıkı mı sıkı. İşte iftar… İftarı hazırlayan genç arkadaşların çıkardığı Serçe dergisi ise ayrı bir bahis. Kutlarım.
Terörist listesiymiş
Dün gece geç saatlerde Suudi Arabistan’ın başı çektiği birkaç ülke tarafından bir terör listesi yayınlandı.
Özetle Ortadoğu’da ne kadar kötülüğün çarkına çomak sokmak isteyen kişi ve kurum varsa listeye girmiş dedi bazı bilirkişi dostlar.
Ben en çok Âlim Yusuf Karadavî’nin ‘terörist’ ilan edilmesine şaşırdım. Had bilmezliğin çıtası bu kadar düşmemeli, hamakat yerlerde bu kadar sürünmemeliydi.