Ne olmuş? Gündem birden değişmiş. Yani? Yani Amerika çekiliyormuş.
Buna inanmayanlar var, kabul edilemez bulanlar var, kızanlar var, varoğlu var.
Doğru veya yanlış, hakikat ya da algı…Ne farkeder, gündem aslında en başından beri Amerika’nın ve diğer bütün yabancı güçlerin oraya gelmesi, gelebilmesi, canının istediği kadar şehri bombalayabilmesi, insanı öldürebilmesi, göz koyduğu petrolü alıp-satabilmesi, sayısız işkenceyi gerçekleştirebilmesidir.
Ne olmuş? O papağan ölmüş.
Ne olmuş? Hayvan sevgimiz artıyor mu azalıyor mu bir türlü karar veremiyormuy muşuz?.
Ne olmuş? Mâlum spiker, soyadından mülhem portakal yenilerek protesto edilmiş. Suyu çıkmış mı? Çıkmış, protestonun suyu çıkmış.
Ne olmuş? Yılın en uzun gecesi gelmiş ve sessizce geçmiş.
“Şeb-i yeldayı müneccim muvakkit ne bilir
Mübtelâ-i gama sor kim geceler kaç saat.” mısraındaki mübtela-i gam şahsı yine bulamamışım. Bir gün yakalayacağım. Kulaklarımdan.
Ne olmuş? Ne olsun, nedense hep bu çok soğuk havalarda bir Mehmet Âkif gelir her yere. Gitmez, o iri, temiz ve soran gözlerle bakar bakar bakar…
Ne olmuş? Ne olabilir ki, dünya işte.
Ne olmuş? Bugün bakmadım, yarın yine olur az bekle.
Ne olmuş? Ölmüş. Olacağı buydu. Niye herkes hiç beklemiyormuş gibi yapıyor?
Ne olmuş? Doğuda bir Belediye yönetimi kış için önceden beş yüz mezar kazdırıp hazırlamış. Çünkü kışın toprak o kadar sertleşiyormuş ki mezar kazmak çok zor hâle gelebiliyormuş. Tuhaf mı? Değil.
Ne olmuş? Rusya’lı bir yetkili “Kırım’ı Rusya’ya katmak için Türkiye’nin iknâ olmasını bekliyoruz” demiş. Bekle döneceğim ben sana.
Ne olmuş? Boşver, bir ıhlamur daha içelim hadi, küçük bir parça limonla. Ve işte dünya dediğimiz şeye bir de bardağın içinde bakmayı deneyelim.
Felsefeci Ramazan Sarısakal
Ramazan Sarısakal’ı tanıyalı birkaç yıl oldu. Onu, hep titiz bir felsefe okuru olarak gördüm. İnternet ortamındaki çeşitli psikoloji, edebiyat ve felsefe metinleri yayınladı.
Temiz bir dil, söyleyeceğini muğlaklaştırmadan söyleme ve okuruna keçiboynuzu çiğnetmeme Sarısakal’ın yazarken öncelikli görünümlerinden.
Muguel de Unamuno, Antoine de Saint-Exupery, Henri Frederic, Fernando Pessoa, Lev Tolstoy, Sylvia Plath, Cirginia Woolf, Eugeno Ionesco, Cesare Pevase, Andre Gide, Jean Paul Sartre, Albert Camus, Andrey Tarkovski, Susan Sontag, Stefan Zweig.
Sarısakal, Hayalî Günlükler adını taşıyan kitabında anılan isimlerin günlüklerinden yola çıkarak hem bir okuma, hem de buradan yola çıkan bir bakma/görme/sorma/yazma arayışı içine giriyor.
Kitabının önsözünün bir yerinde şöyle diyor yazar: “Kitabın ismi, günlükler arasında dolaşırken, kimi zaman okuduğum günleri yaşarmışçasına eklemeler, yorumlar yapmamdan ilhamla ortaya çıktı. Yaşamadığım bir günün günlüğünü tutmak gibi enteresan bir tecrübe oldu bu kitap benim için. Günlük okurken özellikle seçtiğim bu isimlerde “Onların cevapları ne?” sorusuna yanıt aradım. “İnsan herhangi bir şeye yanıt olmak/bulmak için mi burada yoksa bizzat insanın kendisi bir soru mu?” şeklinde özetleyebileceğim duygu/düşünce/sorularla daldım günlüklerin arasına ve daha çok soru işaretiyle ayrıldım günlüklerden.”
Şimdi kitaptan tadımlık bir bölüme geçelim:
“ (…) Mantığın değil, hakikatın krallığı. Bu camleyi ‘hakikat ile mantık çelişiyor mu ki’ sığlığıyla eleştirmemek gerektiğini düşünüyorum. Tanrı’nın varlığını ispat etmek değil hissetmek istemektir onun aradığı. Tanrı’yı bulmak değil, onun tarafından bulunmaktır. Unamuno’ya göre insan yaşamı trajiktir ve insanlar bu trajediden/ölümle yüzleşmekten “kendilerini işle sersemleterek” kurtulmaya çalışırlar. Unamuno insanların ölümlülük hâlinden kaçmak için ölümsüzce işlerine sarılmalarına “çalışma dini” adını verir günlüğünde. Unamuno’nun cümlesini yardımıyla biraz daha yakından baktığımızda gerçekten de insanların bir dinin ritüellerini yerine getirircesine çalıştıklarını görebiliriz iş dünyasında. Tüm bu ritüeller, belki de artık insanlığın hakikati ya da huzuru işten/kazanmaktan beklediğini göstermektedir bize.
Unamuno’nun bu ifadeleri akıllara Fouacault’nun “insanlar gün boyu çalışmaya, fazla mesai yapmaya, işe bağlı kalmaya zorlayan borç sistemi içine kapatılmıştır.” Şeklindeki tesbitini de getirebilir. (…)
Unamuno’nun delilik dediği yoğunluk hâli bu işte bir el uyuşmasını diğer insanlardan daha çok/daha derin yaşamak. İnsanın ölümü işte böyle gürültülü gelir ancak insan ona sağır kesilir. Ölüm gürültüsüyle uyandırır Unamuno gibi kendisine sağır kesilmeyenleri. Din adamlarının yerinde olsam insanları dirileceklerine değil, öleceklerine inandırmaya çalışırdım. Gördüğüm kadarıyla insanların ölümden sonra tekrar dirilmeyle ilgili pek de problemleri yok gibi. İnsanların asıl problemleri bizzat ölmenin kendisiyle.uyuşan elleri onları uyandırmaya yetmiyor. Zamanla da bu uyuşma tüm bedenlerini sarıyor. (…)
Sarısakal’ın Hayalî Günlükler isimli kitabı okur kitaplığı’ndan çıktı. Önceki kitabı Apophenia/Rastlantıların Ötesinde aynı yayınevinden yayınlanmıştı.