Bir savaş var mı, var.
Öncesinde darbe teşebbüsü, öncesinde hendek terörü var mı, var.
Buna rağmen günlük hayatta bir şey yokmuş gibi bir işleyiş sürüyor mu, sürüyor. Hatta öyle ki konfor sayılabilecek farklı düzeylerdeki düşünsel, teolojik vs tartışmalar gündem bile olabiliyor.
Bu durum bir yandan yapısal olarak güçlülüğümüzün altını çizerken, bir yandan da ipe sapa gelmez düşüncelerin hâlâ gündem olabildiği kof bir düşünsel düzeyi işaretliyor.
Bir şeyler tahkim edilmiş, lâkin içerik düzeyi için aynı özenin gösterildiğini söylemek zor. Mesela eğitim alanında yapılan yatırımların niceliğine bakılırsa âlâ…Fakat aynı şey eğitimin içeriği konusunda nitelik anlamında söylenebilir mi, kuşkulu.
İnsansız İHA, SİHA yapımının gerçekleşmiş ve sahada etkin sonuç alıyor olması elbette önemli. Ama eğitimde, sağlıkta, yargıda ‘insansız’lık pek mümkün değil. Tam tersine bu alanlarda, alanın gerektirdiği içerikle sımsıkı bağlı ve iyi yetişmiş insan olması elzem.
Belediyeler ciddî bir altyapı harcaması yapıyor ve lâkin şehrin her yerindeki esnafların kaldırımı işgâl terörüne ve çirkinliğine dur demek için parmaklarını kıpırdatmıyorlar ve bu sebeple artık cinayetlerin bile işlendiği bir çapaçulluk, zehirli bir sarmaşık gibi caddeleri sokakları kaplamaya devam ediyor.
Taksi mi/ Uber servis mi tartışması da başka bir ilginçlik.
Taksi esnafının bir kısmının şehrin insanını bezdiren çirkinlikleri ve kuraltanımazlıkları illallah dedirtmişken, bir alternatif olarak ortaya çıkan Uber sisteminin kısıtlanmaya, yasaklanmaya çalışılması epey tuhaf. Şu anda karanlık ve saygısız olan Uber sistemi değil, piyasadaki mevcut taksi sistemi maalesef. Yanlış şeyi yoketmeye çalışıyorsunuz.
Seçimler de her geçen gün yaklaşıyor nitekim.
İttifaklar çerçevesinde gelişen siyasal zemin tartışmaları kimi süflî yorum ve tecessüsler zemininde ayrıca ilerliyor. Yok ingiliz gelinmiş, yok bilmem ne. ‘Bunlar ne irtibatsız laflardır gülüm’. Bulunduğun yer yüksekse, bu alçak sürünme temrinleri niye?
Evet bir savaş var. Ama sanılmasın ki sadece cephede.
Bir amacın olduğu her yerde bir mücadele yükselir, doğaldır. Doğal olmayan, kabul edilemez olan, her şeyin araçsallaşabileceğini, hedefe varmak için her yolun mübah olduğunu zannetmektir. Bayım!
“Maaşının yüzde iki buçuğu zekâttır
(…) Zekât verilmesi konusunda hassas olan Mâhir İz maddî olarak zengin olmadığı, maaşıyla geçindiği halde maaşını alınca hemen yüzde ikibuçuğunu ayırıp berekete vesile olacağını bildiği zekâtı ihtiyaç sahiplerine dağıtmayı hiç ihmal etmemiştir. Mustafa Uzun bununla ilgili şu hatırasını nakletmiştir: “İlk maaşını almadan evvel, Mâhir Hoca kendisine ‘ilk maaşını alınca bana gel’ der. O da bir kutlama veya yemek olacağını düşünür. Hoca paranın yüzde ikibuçuğunu ayırıp hemen zekât olarak vermesini söyler.
-Hocam benim etim ne budum ne? Bana zekât mı düşer? Hem sonra zekât için nisâb-ı şer’i, havelân-ı havl gerekmez mi?’ diyecek olur. Mâhir İz Hoca şöyle cevap verir.
-Sen memur adamsın. Ayın onbeşine varmadan maaşın biter. Nisâb-ı şer’iyi beklersen ömür boyu zekât veremezsin. Oysa fakir fukaranın buna ihtiyacı var.
Mâhir Hoca cömert insandı. Kul hakkına riayetkâr idi. Herhangi bir sebeple evine bir hizmet için gelenlere, bir işi için bir yerlere gönderdiklerine mutlaka yol parasını verirdi.
-Hocam ne gerek var? Zaten benim yolumun üstü…diyenlerin itirazını kabul etmez mutlaka verirdi. (…)
Osmanlıca bilmenin gerekliliğine, öğrenmenin kolaylııına ve nasıl öğrenileceğine dâir fikirlerini herkesle paylaşan Mâhir İz; notlarını Osmanlıca tutmuştur. Hususî sohbetlerine katılanların da notlarını osmanlıca tutmasını arzu eden Mâhir İz, bir sohbette notlarını osmanlıca tutamayan bir delikanlıya “Delikanlı sen yeni misin? Şöyle öne, yanıma gel” kim olduğunu sorduktan sonra ona osmanlıca öğretebileceğini söylemiştir. Ona osmanlıca dersi için önerdiği yer ise talebenin okula giderken bindiği vapurdur. Gence, vapurla hangi saatlerde karşıya geçtiğini sorunca o da “Efendim ben sabah saat sekizde geçiyorum” diye karşılık vermiştir. Mâhir İz de “Ben sekiz biçikta geçiyorum ama ben kendimi sana göre ayarlayabilirim. Senin saatinde birlikte geçelim. Vapurun sintinesine (alt katına) inelim, orada çalışırız. Ben sana bu yazıyı öğretirim inşallah.” Diyerek osmanlıcaya verdiği önemi göstermiştir.
Bir Güzel İnsan Mahir İz-Önder Kitaplığı-Hazırlayan: Tahsin Yıldırım
Taksi
Görece kaliteli hizmet veren Uber’i yasaklayacağımıza, şehirliye hayatı ‘çekilmez’ kılan mevcut taksicilik sistemini ıslah edip, Uber’den daha kaliteli hâle getirmeye ne dersiniz? Bir şey demezsiniz, yasaklamak çok kolay çünkü. E, aynı şakilde ayfonu, Samsung’u da yasaklayalım nedir yani, tutarlı olalım.