Maskeliler ne kadar da çoğaldı. İnsanı tanımak zaten zordu, şimdi iyice zorlaştı. Aslında maske, bir insanı tanımamızı zorlaştırıyor mu, kolaylaştırıyor mu, pek emin değilim.
Bir insanın niçin maske taktığını veya takacağını biliyorsanız, o kimse maskeyi taktığı anda sizin zannınızı belirginleştirmiş olur. Bu yönüyle maske takan kişi sizin için epey belirgin bir figüre dönüşür.
Ama herkesin veya çoğunluğun maske taktığı durumlarda, maske takan mı daha belirgindir, yoksa takmayanlar mı?
Evde aynaya daha çok bakmak zorunda olanlar içinde kendisiyle karşılaşmamak için maske takanlar var mıdır acaba?
Maske çok eski topluluklarda bile değişik amaç ve beklentiler için kullanılagelen bir aksesuar. Ama nedense çağrışımları hep olumsuz bir eylemle bitişik. Banka soygunu, birini korkutma, absürd görünme arzusu vs.
Ama Corona maskeleri başka.
Her şeyden önce az. Herkes bu maskelere ulaşmak istiyor ama dünya salgına hazırlıksız yakalandığı için herkese yetecek katar maske yok, doktor yok, ekipman yok.
Dünyanın değişik başkentlerinin o sessiz ve kimsesiz görüntüleri de şehirlerin güncel maskesi olmalı.
İnsansızsa anlamsızdır.
Neler? Şehirler, evler, hemen her şey.
Maskenin bizi ya da karşımızdakini korumasını bekliyoruz.
Yapıp ettiğimiz şeylerdeki ölümü unutma, oyalanma, bir şey yokmuş gibi tutumlar alma hâlleri, Corona günlerinde birden değişiverdi ve ölüm her saniye gelecekmiş gibi bir havaya evrildi.
İki şeyin zamanı ve sebebi bilinemez denmişti: Rızk ve ecel.
Bir defa daha Çinlilerin o ilginç bedduasını hatırladım: “İlginç zamanlarda yaşayasın!”
Ölçemiyorum, yeterince ilginç zamanlarda mıyız acaba?
Maske demiştik; Maskenin olduğu her yerde öncelikle bir yüz vardır.
Maske yüz için, yüzü gizlemek/korumak için takılır.
Ama bir maske en çok bir yüzsüzün ihtiyaç duyacağı bir şeydir diğer taraftan.
Evet evet, Corona maskesi başka, bambaşka.
Cemadattan Cemaat olmaz/2
(…) Gerçi öyle yahut böyle bugüne kadar cemaat yahut benzer kuruluş önderlerinin akla, istişareye ihtiyacı olduğuna dair bir işaret görmedim.
Merasimi andıran saygı ifadelerinin İslamî ahlak ile bir ilgisini de kuramıyorum. Bir hurma dalının gölgesinde hükümetlik edenlerin sünnetini ise daima tercih ederim. Bir anlığına cemaat önderlerinin serpuşlarını önüne koyup düşünmelerini dilerim. Çünkü en azından benim sözlerim şakirtlere değil, onlaradır. Adaleti esas almıyor, “bizden” yahut “işimize yarar” gibi gerekçelerle ipe sapa gelmez insanlara bürokraside ve başka alanlarda yandaşlık yapıyorlarsa; artık dinî bir cemaat değil, sıradan bir çıkar grubunun başıdırlar. Beni bu tür oluşumların gelmişi geçmişi, pozisyonu vesaire değil; günlük hayata akseden zahiri eylemleri ilgilendirir. Cemaat fikri elbette kıymetlidir ama istismar ve suiistimaller yüzünden yara almıştır ve bu memnuniyet verici bir husus değildir.
Cemaat iseler ya dosdoğru cemaat olurlar yahut bu gidişle sıradan birer ticari/siyasî kuruluşa dönüşürler. İyi de olur; en azından duvarlarında vergi levhaları, işletme ruhsatları görürüz. Sahte hizmetleri nakit cinsinden gerçek nimetlere erişim imkânı aracı olarak kullanan cemaatçilerden de STK’lardan da usandık. Bu tür oluşumların “dünya ekonomi” çerçevesinde: Müslüman olup, evangelist ahlakla amel etmek gibi bir karşılığı vardır. Oturup da bunları ihtilafta rahmet vardır, içtihat farkıdır diye mi değerlendireceğiz?
Rahatsız olabilirsiniz, ben de rehabilitasyon servisi değilim. Aradan yıllar geçti ve yine aynı fikirdeyim. Cemaatin mutemet yazarları insanların kişiliklerini sıfırlamayı meşrulaştırırken ve bunu din adına başarı gibi gösterirken, şiddetle karşı çıkmış ve bizzat kendilerine de yazmıştım. Madem kişilikler sıfırlanacak, farkı meşreplere ve cemaatlere ne gerek var? Berat Demirci- Bizim Sivas gazetesi
İnsansızsa anlamsızdır. Şehirler, evler ve denizler bile.