Belki duymaktan artık bıktığınız iki cümle var: bunlardan birincisi “Barış! Hemen şimdi!” cümlesi. Genellikle kurşun vızıltılarının, ağır bombardımanların gölgesi altında söylenen bu cümlenin içi o kadar boş ki, boşaltıldı ki, birisi “barış” der demez hemen etrafa bakınıp savaşı arıyoruz.
İkincisi ise çevreyle, iklimle ilgili değişik açılı cümleler. Küresel ısınmadan tutun, değişik çevresel felaketlere, soyu hızla tükenen biyolojik türlerden, ekosistemle ilgili muhtelif duyarsızlık türlerine kadar ilh..
İçinde yaşadığımız gezegenin uzaylılar değil de insan eliyle bitiriliyor olması trajik. İlerleme fetişizminin hepimizi getirdiği nokta burası. Buraya kadar Beyefendi! İki Dünya savaşı ve bu savaşlarda ölen milyonlar yetmemiş olmalı ki sıcağıyla soğuğuyla savaşlar devam ediyor. Silah üretimi hâlâ dünyanın birinci ekonomisi olarak büyümeyi sürdrüyor. Sürdürülebilir ölüm! Dünyayı onbeş defa havaya uçuracak kadar nükleer silah stoku envanterleri süslüyor ve herkes bağırmayı sürdüyor: Barış! Hemen şimdi! Derhal bayım, yanında expresso mu alırdınız yeşil çay mı?
Türkiye’nin yaklaşık yarısı kadar yer kaplayan Kaliforniya’daki orman yangınları söndürülemiyor. Süper güçsünüz ve yapabileceğiniz bir şey yok. Sayıları yüze yaklaşan ölü, binlerce kayıp ve yüzbin hektarı aşan ormanlık alanın kül olması. Aynı anda dünyanın değişik bölgelerindeki sel felaketlerine bağlı ölümler, kayıplar, ağır hasarlar.
Artık sadece okyanuslardaki, denizlerdeki canlıların midesinde değil, biliyorsunuz insanların midesinde de belirli oranlarda plastik birikim var. Buraya kadar geldik, buradayız.
Gideceğimiz yer ve gitmenin yöntemi hakkında bir şey bulmuş değiliz ve hızımız bunu düşünmeye engel. Çok hızlıyız, gururluyuz, iletişiyoruz filan.
Ama herkes bu kadar kendinden geçmiyor. Beşinci kitlesel yokoluştan söz edenler, artık iklimsel çöküş dönemine girildiğinden ve belki küresel çapta önlem alma aşamasının bile geride kaldığından ve bir gezegen için bir şey yapılamayacağından söz edenler var.
İngiltere’de geçtiğimiz hafta radikal ama barışçı eylemlerle yeni bir grup ortaya çıktı. Kendilerini “Yokoluş İsyancıları” olarak tanımlayan hareket derin bir endişe içinde eylemlerini sürdürüyor.
Trafiği tıkamak, Enerji Bakanlığı giriş turnikelerine ellerini süper zamkla yapıştırarak girişi engellemek gibi eylemler yapan gurup üyelerinden birinin yeleğindeki “Vicdanî Korumacı” yazısının bir anlamı var mı?
Batı’daki bazı bakış açılarının gezegeni getirdiği nokta bu da, Doğu’daki Çin’in Hindistan’ın bakış açısı çok mu farklı?
Gezegeni, silah dâhil her türlü sınırsız üretim için bir pazar olarak gören anlayışın hâmisi Doğu veya Batı olmuş ne farkedecek?
O
Dün gece O’nun Dünya’yı teşrif ettiği gündü. O’nu hiç görmeden sevdik. Kendisine gelen ve bize tebliğ ettiği hakikate inandık. Hepsi bu, hepsi bu.