Korona günleri dünyada ve bizde hükmünü icrâ ediyor, sürüyor.
Ekranlardan, manşetlerden, ajanslardan binbir türlü haber, ayrıntı, öneri, korku yayılıyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan beri alınmamış önlemlerin devreye girdiği söyleniyor Avrupa’nın bir çok ülkesinde.
Bizdeki bazı aklıevvellerin marketlerdeki makarna raflarına hücum etmesi gibi Amerika’da da halkın silah mağazalarına hücum ettiğini öğreniyoruz. Korona virüsünü mü vuracaklar yoksa çıkması muhtemel bir toplumsal karmaşada kendilerini korumayı mı düşünüyorlar, tahmin etmek zor.
Galiba en ilginç şey, evlere ilk defa kapanmak durumunda kalanların ne yapacağını pek bilememeleri.
Okullar kapandığı için artık okula gitmeyen küçük çocuklarla mı “uğraşsınlar”, kendi “can sıkıntısını” geçirecek şeyleri keşfetmekle mi, yoksa birden gelen değişik boşluk alanlarının zihinde estiği rüzgârlarla mı?
Şöyle düşünüyorum: İnsan kendini o kadar ihmâl eden bir varlık ki, kendi kendisiyle yüzyüze kaldığında kaçınılmaz olarak biraz afallıyor. Başka iç aynalarda görmeye başladığı kendisine yandan, sağdan soldan bakmaya başlıyor. Baktıkça kamaşıyor.
Sorgulamadan kabul ettiğimiz gündelik ve toplumsal hayatın bir çok kalıbı belki de bazıları için ilk defa sorgulamaya tâbi tutuluyor.
Değer ve davranışlar hiyerarşisi gözden geçiriliyor ve belki de hiyerarşinin mimarisi sil baştan inşâ ediliyor.
Bazı iç sorgulamalar sonucu, hayattaki en önemli şeyin sağlık bile değil de başka bazı anlamlar olduğu sonucuna varanlar da olacak.
Bol bol film, kitap ve müzik önerileri içinde kaybolmanın dışında başka bazı düşünsel eylemler de girecek devreye kuşkusuz.
Dünyayı algıladığımız zihin ile diğer her şey arasındaki bilinmeyen kapılar, pencereler, kuyular, merdivenler böyle günlerde ortaya çıkabilir. Bunların hangisini kullanacağımızı, nereye doğru ineceğimizi/çıkacağımızı bilemiyoruz
Korona günleri geçince her şeyin aynı kalması mümkün mü?
Toplumsal davranış kalıpları, ekonominin bilinen parametreleri , siyasal vasatın yeniden dizaynı, iş hayatının rutinleri, genel geçer diğer algıları yanında sanırım en çok “insan” değişecek.
Yeni dünyaya olmasa bile o yeni insana hazır mısın?
Korona’nın dışı
Küresel ve ulusal medyanın mesaj bombardımanına bağlı olarak içimiz dışımız Corona oldu mâlum.
Günlük hayatın bütün ayrıntıları Korona üzerinden ilişkilendirilerek yürüyor neredeyse. Ulaşımdan eğlenceye, ibadetten beslenmeye kadar bir dizi alanda Korona gölgesi var.
“Dağlarına bahar gelmiş memleketimin” dizeleri hiç yazılmamış gibi.
Oysa bahar geldi. Bir dostum Gebze’de çektiği güncel bir fotoğrafı gönderdi dün. Unutmayalım ki bunlar da var. Her şey Korona’dan ibaret değil. Çiçekler, sesler, rüyalar, düşünceler dünyaya dâhil.
Ülkemizin en güzel teneffüsü
Çocuklar okullarda değil ve bir süre evden eğitim görecekler.
Eğitim hayatında radikal bir değişim bu.
Millî Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk dün el yazısıyla bir mesaj yayınladı. “Okula döndüğünüz gün ilk teneffüs 40 dakika. Söz!”
Bu sevimli mesaj doğal olarak çok sevildi. Ama ilginç olan şuydu: Önce Kahramanmaraş Belediye Başkanı bu uzun teneffüs için 81 ildeki 81 okula dondurma ikram edeceğini belirtti. Sonra Kocaeli Belediye Başkanı çocuklarımıza pişmaniye ikram edeceğini bildirdi. Başka belediye başkanlarının başka ikramları da var. Öyle görünüyor ki okullar açıldığı gün çocuklar bayram edecek. Ülkemizin en uzun ve tatlı teneffüsü olabilir o gün.
Elleri yıkamakla başlayacak her şey sayın büyük insanlık.