Her gün zihnimize bodoslama dalan veya zihnimizin bodoslama daldığını zannettiği ne çok olay, yaklaşım, bilgi ve imajın içinden geçiyoruz değil mi? Bunların çoğu da olumsuz ve sinir bozucu. Artık ‘nadiren’ görüşüp konuştuğumuz insanların sohbet çerçeve ve içeriğini de genellikle negatif, kızgın/kırgın gündemler, mevzûlar oluşturuyor.
Sadece medyanın doğası gereği iyi değil de ‘kötü’ şeylerin dolaşıma girmesi ‘daha iyi/kârlı’ sayıldığı için maruz kalmıyoruz çirkinliklere, kötülüklere. İçimizde kötülüğe yatkın bir yan olduğu için bizzat kendimiz de talep ediyor olabiliriz, dikkatli olmak lâzım durum biraz karışık.
Havalar soğumaya başladı ama içi yanan çok insan var.
Öyleyse bir ânlığına da olsa serinletici bir şey duyalım değil mi ama dedim ve yeni bir çeşme inşâsını haber vereyim dedim.
“Ne? Çeşme mi?” dediğinizi duyar gibiyim. Öyle ya, İstanbul bir çeşmeler, sebiller, selsebiller şehri değil mi? İdi? Galiba bu sorunun cevabı birer anıtsal sanat eseri olan meydan çeşmeleri de hesaba katılarak sessizce verilebilir. Bu eşsiz çeşmeler şehrinin ne durumda bulunduğunu herkes şehrin ana merkezlerindeki kendi sokağına, caddesine, meydanına bakarak kahırla müşahede edebilir.
Neyse, çeşmeleri akmayan şehirde bu babda iyi bir şey oldu, arz edeyim dedim. Efendim İskenderpaşa Camii (Fatih’te olanı, Trabzon’daki değil) cadde kenarındaki duvarın batı yönündeki köşesinde bir müddetten beri bir çeşme inşaatı var idi. Evvelden orada bulunan, lâkin çok defa rastlandığı gibi yakın tarihte yok olan bir çeşmenin yerine yeni bir çeşme inşâsı! Doğrusu mucib-i hayretti bu çeşme inşâsı. Hemen her gün bu çeşme inşâsının aşamalarını izledim, çünkü her gün önünden geçtiğim bir yer. Çeşme inşâsını örten büyük brandalarda eski çeşme ile ilgili tarihî mâlumat yanında, çeşmenin yapısal detayları hakkında da lüzumunca bilgilendirilme yapılıyordu.
Neyse, önceki gün mutad olduğu üzre oradan geçerken brandaların kısa süreliğine kalktığını ve çeşmenin bütün haşmetiyle ortaya çıktığını gördüm. Ayrıca işçilerin çiçekleri yeni yapılan çeşme önü çevre düzenlemesine eklediklerini, çeşme suyunun akıtılarak kontrol yapıldığını filan da izleyince, inşaatın bittiğini ve bu büyük ölçekli çeşmenin açılışının çok yakında yapılacağını da fehmetmiş oldum.
Bu yeni bir çeşmeydi, eski çeşme değildi şüphesiz. Zaten eski imha edilen çeşme muhtemelen farklı bir taş malzemeden yapılmış iken yeni çeşme mermerden yapılmıştı. Şöyle ki yeni çeşme; kitabesi dâhil öncekine yakın (belki de aynısı) bir üslup ve işçilikle inşâ edilmiş ve özenli bir çalışma işte gözlerimizin önünde bu hoş eser yükselmiş idi.
Çeşmenin fotoğrafını paylaştığım sosyal medya haberi ilgiyle karşıladı, bazı tuhaf yaklaşımlar, sorular da olmadı değil ama küçük bir sevinç dalgası oluşturduğu ortada. Demek ki ne? İyi şeylere, güzel şeylere, çeşmelere susamışız.
Şair dostum Şaban Abak şöyle bir yorum yaptı: “Arkasındaki kırma çatı düzlenir ve çeşmenin üstüne doğru uzayan klasik bir ahşap saçakla örtülürse uyumsuz ve kötü görünüş giderilmiş olur. Yapanlardan Allah razı olsun.”
Biz dahi öyle diyoruz. Bu çeşmenin mümkünse duvarın diğer ucundaki zarif çeşme gibi hep akmasını diliyoruz. Şehirde yeni ve güzel bir şey; yıllardır bu çapta yenisi yapılmayan muhteşem bir çeşme, sevinmeyelim de ne yapalım; dev beton blok inşaatlarından, görüntülerinden, sosyo-genetik bir karşılığı olmayan bu sıkıştırılmış ‘yaşam alanlarından’ bıktık. O yüzden selamlıyorum bu çeşmeyi. Uzak olmayan açılış gününü de sabırsızlıkla bekliyorum.
(Çeşmenin eski ve yeni hâllerinin suretini nazar-ı dikkatinize arz ederim.)