Dün şehre ilk kar düştü. Medya da hemen görüntülemeye koştu, sanırsın Afrika burası.
Doğuda çoktan düşmüştü ilk karlar, hatta kapalı yollar var.
Zamanın ilk karı nereye, ne zaman düşmüştü acaba? Sanırım tesbiti imkansız.
Peki hatırladığımız ilk kar? İlk kayıp düşüşümüz?
Karlı bir günde kılınan bir cenaze namazı. Savrulan karlar altında toprağa koyulan merhum.
Ve kimi şeylerden sonra açmayan güneşler.
Şimdi sadece kardan adam yapıldığına bakmayın, eskiden kardan aslan da yapılırmış şehirde. Kimi fotoğraflarını gördüğüm bu kardan aslan yapma geleneği acaba nasıl oldu da kar pratikleri arasından çıkıp gitti?
Çin’de devasa bir festival düzenleniyor ve kardan/buzdan acayip büyüklükte ve güzellikte şeyler yapılıyor. Soğuk sanat. Ve bir süre sonra hepsi eriyor.
Zamanla kar arasında bir bağ var mı?
‘Şimdi’yi merkez alarak, geçmişi ve geleceği nasıl yorumlamalı? Aristoteles Efendi zamanında şöyle demişti: “Zamanın bir parçası geçti ve artık yok, diğer parça ise ilerde olacak ve henüz yok. Ama zaman –hem sonsuz zaman hem de geçirdiğimiz zaman- bunlardan oluşuyor. Bu durumda olmayanlardan oluşan bir şeyin gerçeklikten bir pay almadığını varsaymak mâkul gözüküyor.”
Zaman düşüncesi felsefenin de gündelik sohbetlerin de çözülememiş ana meselelerinden biri. Şarkıda da dendiği gibi “Zaman bir okyanustur ama kıyıda biter.”
Peki zamanla kar arasındaki ilişki? Kar zamanın içinde yağarken, zaman da karın içinde mütemadiyen hareket ediyor olabilir mi?
Kar tatilini çok seviyor öğrenciler. Sanırım öğretmenler de.
Geçenlerde Mersin’de yağmur tatili verildi. Bu, iklimsel bir gelişme. Ama henüz yağmurdan adam yapamıyoruz.
Kar tanelerinin birbirine değmeden düşmesinden daha ilginç az şey var.
Çocuklar için
Sakarya merkezli bir iyilik hareketi var; “Velhasıl İnsan”,
Kendilerini “Çocukları Dert Edinen Bir Arkadaş Topluluğu Organizasyonu” olarak ifade eden iyi isanlar, şu anda köy okullarında okuyan çocuklarımızın bot ihtiyacını karşılamak için bir çalışma içine girmişler. Fikir ve emek sahiplerini kutluyoruz.