Hangi inanç dairesi içindeyseniz, o inanç kaynaklı düşünme ve akletme biçimleri sizi etkiler. İçinde yer aldığınız dinin nas ve esasları, bu inanca bağlı olarak ortaya çıkan teorik ve pratik külliyat sizi ister istemez düşünürken ve gündelik hayat içinde bir şeyler yaparken etkiler, yönlendirir.
Mesela tek kelime: kader! Bu kelimeyi kullanma alanına baktığımızda uçsuz bucaksız bir saha görebiliriz.
Mesela, her şeyde bir hayır vardır. Mesela, olanda da olmayanda da hayır vardır. Biraz daha: Sabah ola hayır ola, az sabret, abdestsiz çıkma, selamı aranızda yayınız (h.ş), ilh… En sonunda kaçınılmaz olarak ölümle karşılaşacağımız bir dünya hayatı içinden geçip gidiyoruz işte. Ama geçip giderken, başımıza gelen veya gelmeyen olaylara, düşüncelere bakıp, yine içinde yer aldığımız inanç, felsefe ve kanaatlara göre kendimizi iyi veya kötü hissediyoruz.
İyi anlarımızda da, kötü anlarımızda da bir ses duymak istiyoruz. O sesin sahibini mi yanımızda görmek istiyoruz, yoksa o genellikle kalıp şeklinde söylenen cümleye mi ihtiyacımız var, pek çözemiyorum. Geçmiş olsun. Başın sağolsun. Allah şifa versin. Sizin için ne yapabilirim? Bir şey olursa hemen ara lütfen. Yanındayım, sen ne kadar istersen. Boş veeeer… Ama işte bir kötülüğün yayılma ânındaki sessizlik kötüdür.
Bir kötüden daha kötü olan şey, o kötülüğün yüceltilebiliyor oluşunu görmektir. Kötülüğe teslim olmuş bir atmosfer, içindeki iyileri de çürütür. Zambak çok güzel bir çiçektir ama çürüdüğü zaman iğrenç kokar. Ve diyoruz ki olacak olan olur. Ve hatta daha önce denildiği gibi diyoruz ki “olanlar olmuştur, olacak olanlar da olmuştur.” Ve Yunus ne demişti: Bizim için hayır dua/ Kılanlara selam olsun. Bir hayır dua ile anılmadın mı? Boştur, boş. Hayat uzun ya da kısa değil, belki anlamlı ya da anlamsız, geniş ya da dar. İyi geceler sayın dünya.
Bir âlimi daha kaybettik
Pazar günü Gülhane’de kendi düşüncelerinin, ömrünü verdiği alanın malzemelerinden oluşan bir müzenin yanına defnedildi Hocamız merhum Fuat Sezgin. Uzun ve bereketli bir ömrün ardından, sevenlerince hayırla ya’d edilerek.
Çileli bir ömür sürdü, çok çalıştı, bir bilim alanındaki önyargıyı tersine çevirdi.
İslam bilim tarihi sahasında dünyanın en iyilerindendi. “İşini iyi yapmak” ilkesinin müşahhas bir örneği olan Hocamız, dünyadaki otoriter konumuna rağmen, burada yeteri kadar algılanamadı, dahası echel ve inatçı kafa, onun vefat haberini verirken bile aklınca onu küçük düşürmeye çalıştı. Pes!
Kendisiyle ilgili geniş mâlumatı her yerde kolayca bulabilirsiniz elbette. 27 dil bilen ve günde 17 saat çalışan Hocamızı rahmet-i rahmana yolcu ederken, şu küçük anekdotu da arz ediyorum: