Bazı hayatlar vardır, yerinde duramaz, bütün ömrünü telaşlı bir kırlangıç gibi yaşar.
Bazı hayatlar kaplumbağa gibi yavaş, sessiz geçer gider dünyadan.
Gümbür gümbür öter bazı hayatlar.
Ağır bir kederle geçer bazı hayatlar.
Bazı hayatlar munis, müşfik ışıklar saçar dünyaya.
Bazı hayatlar sadece eleştirmek için yaşar.
Bazı hayatlar anlamamıştır, anladığını da anlamamıştır. Geçerken canını yakar bazı insanların, nâdanlığıyla.
Bazı hayatlar nobran, kaba çamurlar sıçratarak geçerler yerin yüzünden.
Bazı hayatlar bir şarkı gibidir.
Bazı hayatlar tedirgindir hep.
Bazı hayatlar cıvıltılardan mürekkeptir.
Bazı hayatlar hep mütebessim.
Hep mütevekkildir bazı hayatlar.
Bazı hayatlar kendi içindeki kuyulara atlar durur bir ömür.
Bazı hayatlar anıt gibidir.
Korkaktır bazı hayatlar.
Hep öne atılan cesur hayatlar da var.
Işık olan hayatlar.
Kör eden hayatlar.
Bir anlamın peşinde olan, o anlamı bulan hayatlar.
Hiç aramayan ve bunun eksikliğini de duymayan hayatlar.
Sayısız insan, sayısız çeşitlilikte hayat algı ve formları.
Bazan tek bir insan kendi hayatında bu hayatların çoğunu farklı dozajlarda yaşayabilir. Ama yine de biri baskındır.
Bazan yaşamamış gibi yaşanır kimi hayatlar, bazan birkaç insanın hayatı kadar dolu.
Ama hepsi de biter. Hayat biten bir şeydir.
Hayatın bitecek olmasının, yani ölümün verdiği dehşetli hissiyatı unutmak için oyalanır, yalpa yapar, içine ya da göklere bakar insan. Bazan kapatır gözlerini korkudan, bazan hiç kapatmaz korkudan.
Gürültülü ya da sessiz akan bir ırmaktır, ömür.
Taşlara çarpa çarpa, bazan şelale, bazan göl gibi durgun, bazan hırçın.
Ama biter işte.
“Donmadan, bulanmadan akmalı” mümkünse.
İçinde ne varsa insanın, hayatının içini onunla doldurur. Kendisiyle.
Orman yangınları ve seller
Son günlerde çok fazla orman yangını çıktı. Bir kısmının kundaklama olduğu düşünülüyor.
Ve İstanbul’u sel bastı.
O sel, orman yangınlarının içine değil, şehrin ve insanların üzerine aktığı için, ormanlar yanmayı sürdürdü ve bir insan boğuldu.
Hayatımızı idame için gereken büyük ekolojik dengeyi geri dönülemez biçimde tahrip etmeye bayılanlar arasına çoktan karıştık.
Her gün yeni ve büyük doğal felaketlere uyanıyoruz.
Orman yakmak nedir? Dünyanın neresinde orman yansa kendi topraklarımda yanmış hissederim.
Ağaç dikmek varken orman yakmak! Hangi sâikle olursa olsun, insandaki bu vahşi dönüşümü anlayamıyorum.
Geçmiş olsun.
Ama geçmeyecek.
Samimiyetsizleştiremediklerimizden misin
Kaldırımda yürürken birden karşına çocukluk arkadaşın çıktığında istiyorsun ki her şey eskisi gibi olsun eski samimiyetinde olsun, ama olamıyor. Aylarca aramadığın kişiyi aradığında aaaa hiç arayıp sormuyorsun yerine eeee daha neler yapıyorsun görüşmeyeli cümlesi duyulsun, ama duyulamıyor. Çay dünkü tadını versin! Cık cık olmaz veremez. Bari eski manzaralar eski samimiyetini versin! Tövbe sümme haşa! Elimizde geçmişe dair samimiyet kalmıştı kimse üstlenmedi. neyse paketleyelim ileride belki lazım olur.
Hayat uzundur, yine de kısadır. Bir tek nefesi alamamak veya verememek…