Cumhurbaşkanımız Budapeşte’de.
Yolcuya Cuma namazı farz değil ama farzedelim Sayın Erdoğan Cuma günü Budapeşte’de olsa ve beraberindeki heyetle Cuma namazı kılmak isteseydi, namaz kılacak bir câmi bulamayacaktı. Çünkü Osmanlı eseri sayısı yüz civarındaki câmi ve mescidlerden ilaç için bile hiç biri ayakta değil, hepsi yıktırılmış bulunmakta. Evliya Çelebi’nin tek tek sayarak zikrettiği medrese, han, hamam, mektep ve bedestenler...Ara ki bulasın.
Yıllar önce, Macarcaya çevrilen bir masal kitabım hakkında konuşmak üzere gidip dolaştığım Budapeşte’de başka bir yazar arkadaş sadece Cuma ve kandil geceleri açık olan ve bir apartman katı gibi bir yerden bozma ‘mescid’in mevcudiyetinden bahsetmişti. Hepsi o kadar. Mış.
Bir gün bir büyüğümün sohbetinde Osmanlı’nın zayıflamasından sonra 150 yıl içinde Doğudan Batıya İslam coğrafyası içindeki yaklaşık 200.000 eserin yıktırıldığından bahsetmişti. Ürpertici bir rakam ve düşünün bu eserlerin hepsi şu ya da bu ölçüde birer sanat eseri. Ama artık yoklar.
Başkasına (hatta kendine) ve çeşitliliğe tahammül edemeyen ve bunu tarih içerisinde defalarca yaşadığı krizlerle isbat eden Avrupa, büyük İslam şehirlerinin hemen hepsinde (İstanbul, Şam, Bağdat, Kudüs…) görülen çok dinli, çok kültürlü hatta çok hukuklu hayata hep şaşkınlıkla baktı. AB projesi, temelde kendi aralarındaki savaşa bir son verme, bir saldırmazlık paktı olarak da yorumlanabilir başka bir açıdan.
Gül Baba oradaki kuşatmada şehid düşmüş ve bazı kaynaklarda Merzifonlu olduğu söylenen bir Bektaşi derviş. Cenaze namazını Ebussuud’un kıldırdığı ve Kanunî’nin de iştirak ettiği rivayet edilmektedir. Sıcak çağrışımlarla dolu bu isim, Budapeşte’yi ziyaret eden hemen her Türk’ün uğrayıp dua ettiği ve kendi adına inşâ edilen tekke ve türbeden müteşekkil bir makamda medfun. Tarihî eser olarak tescil edilen bu yapı TİKA tarafından restore edildi ve bu ziyarette açılışı gerçekleşecek.
Ferenc Molnar’ın geçtiğimiz yüzyılın başında yazdığı ve bir çoğumuzun çocukluk çağı kitaplarından biri olan Pal Sokağı Çocukları da bu şehirde yazıldı. Er Nemeçek o kitapta trajik biçimde ölse de anısı yazarın evi önünde çetenin diğer arkadaşlarıyla birlikte yapılan heykel figürlerde yaşıyor.
Gül Baba’ya selam.
Er Nemeçek’e selam.
Yerinde yeller esen şeylere de selam.
Çok önceden…
“Aklın sermâyesi, divâneliğin sırrıdır. Aşkın divânesi ise, dünyanın en akıllı, en derin düşünceli adamıdır. Bir kimse ızdırap ve dert yolundan giderek, gönül sırlarına âşinâ olursa, onun kendinden haberi olmaz, hatta onun, kendine karşı bile binlerce yabancılığı vardır.”
“Hak yolunda giden erenlere, ayak olmayan baş, eksik olsun, o gönül ki candan o sevdaya dalıp gark olmaz, yok olsun. Dediler ki: “Aşıkla mâ’şukun arasına bir kıl bile sığmaz. Bu sebepledir ki, ben bir kıl kesildiğim halde oraya sığamadım.”
“Ey akıl, var git, burada hep âşıklar var. Tek akıllı bile yok. Sen kıl kesilsen, yine burada sığacak yer bulamazsın. Gündüz oldu. Gündüz yakılan her ışık, uyandırılan her akıl mumu, aşk güneşi karşısında hiçbir işe yaramaz, rezil rüsva olur.”
“Bu aşk, bir padişahdır. Sancağı görünmez. Bu Hakk’ın Kur’an’ıdır, âyetleri esrarı gizlidir. Her âşık, aşk avcısından bir ok yemiştir. Kan ağlar, kan yutar, ama yarası görülmez.”
“Gam kim oluyor ki Hak aşıklarının gönlü etrafında dolaşsın? Gam, duyguları donmuş, buz kesilmiş, kalpleri nasırlaşmış kişilerin çevresinde dolaşır. Allah adamlarının gönüllerinde öyle bir deniz vardır ki onun hoş bir dalgasından, şu dönüp duran gökyüzü dönmeye başlar.” Mevlâna Celâleddin- Rubailer-Şefik Can-Konya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
Gri Başkonsolosluk
S. Arabistan Başkonsolosluğunda olup biten şeyler adeta bir film gibi.
Filmin sonunu şimdilik kimse bilmiyor.
Fakat bir film eninde sonunda biter, hiçbir uçak havada kalmaz.