Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimini Macron kazandı. İsmini her duyuşumda makara veya makarna çağrışımı yapsa da. ‘Ekmek bulamıyorsa pasta (makarna) yesinler’in ülkesi için normal bir çağrışım gibi geliyor bana. Ama geçecek.
Nisan yağmurlarının en şiddetlisini hafta sonu Mayıs’ta yedik galiba. Olsun kururuz.
‘Biat eden değil ne savunduğunu bilen gençlik’ söylemine genç ve yaşlı ‘biatçilerin’ nasıl bir tepki vereceğini merak ediyorum. Tabii bu sözün söylenmesine vasat oluşturan yaklaşımlar bütününe de bakmak lâzım, peki bakarız.
Sınırlarımızda terörist olarak gördüğümüz bir yapıyla kol kola fotoğraflar ve onlara göstere göstere mühimmat veren denizaşırı bir devlet var. Adalet Bakanı ve beraberindeki bir heyet işte bu devletten kendi topraklarındaki teröristleri teslim etmesi için görüşme yapmaya gidiyor. Ne bekliyorum? Tren.
‘Cezayı hakedenlerin tahliye edildiği, tahliye edilmesi gerekenlerin ise farklı yöntemlerle cezalandırıldığı’ şeklinde her geçen gün büyüyen adalet algısının sorumluları kimlerdir? Ve yapılması gerekenler ve yapılmayanlar nedir? Cevabını çoğu kimsenin bildiği bu soruyu yine de soruyorum.
CHP’de referandum sonrası kazanlar yeniden hızla kaynamaya, bazı isimler de hemeninden bu kazanın içine atılmaya başlamış. Ne olacak? Kavga. Bana ne diyebilir miyiz? Hem evet, hem hayır.
Sosyal medya içinde kifayetli kifayetsiz siyaset ve çıkar mikserleri var. Bazan aklın, bazan da seviyenin sınırlarını zorluyorlar. Ne yapıyoruz? Bazan ekranı, bazan da algımızı kapamayı tercih ediyoruz. Yoldan geçen bir köpeğe uzun uzun bakmanın bile daha iyi bir yanı var diye düşünüyoruz.
Dağ başına giden patikada mor menekşeler, sarı çiçekler, unutmabeniler açmış bakıyor bana. Selam veriyor, selam alıyoruz.
Ah, hani o günler
Çerden çöpten münakaşalar ve saçma sapan dedikodularla hayat hapimize azap oluyor. Şu ardı arası kesilmeyen münakaşalar ve yu bitip tükenmeyen ihtilaflar, fırka ve ihtiras cidalleri artık elvermedi mi?Bazen niza ve ihtilaftan, şahsiyat ve münakaşattan o kadar bıkıyor, o derece yoruluyorum ki zihnime durgunluk çöküyor, damarlarıma bir gevşeme geliyor, yüreğimin kızgın tavaya atılmış bir yağ parçası gibi içimde kaya kaya eridiğini, dimağımın tülbendinden süzülerek usaresi alınmış bir ayva posası gibi kafamda çürüyüp pörsüdüğünü duyuyor, hayatı sade zevksiz, şerefsiz değil, aynı zamanda menfur ve müstekreh bularak adeta canımdan beziyor, aziz ömrümden iğreniyorum. Kendi kendime diyorum, soruyorum ki:
“Canım, nedir bu on senelik karşılıklı haykırmalar, sonra koşup boğuşmalar; bu nöbet nöbet zulümler, bu sıra sıra sehpalar, bu vakit vakit figanlar, bu uzun uzun velveleler, bu boğaz boğaza gelişler, bu gırtlak gırtlağa atılışlar, bu zehir saçan sözler, bu can yakan tarizler, asılsız ithamlar, bu esassız isnatlar, bütün bunlar nedir? Daha ne kadar sürecek? Ne zaman bitecek, ne netice verecek? Sonu gelmeyecek, bize salah, sükûn müyesser olmayacak, şu diyarda da bir gün kan döküp can yakmadan, boğuşmadan, vuruşmadan siyaset yapmak, fırkacılık etmek, gazete çıkarmak imkânı bulunmayacak mı?
Artık yetmedi mi?
Acaba bizde de bir gün gelip medenî bir fırka hayatı, ölümsüz siyaset, idamsız ikbal, zindansız idbar mümkün olacak mı?
İşte bu canlara can katan, yüreklere ferah veren tatlı ümit, tatlı ihtimal üzerine şöyle muhayyel bir hayat tasavvur ettim, bu hayal ile bir müddet avundum, eğlendim.
Ah, hani o günler?
Refik Halid-Okları Kırılmış Kirpi-Haz. N. Ahmet Özalp-Kapı Yay.
Göç idaresizliği
O kadar çok tanıdığımdan o kadar çok şey dinledim ki, yoruldum.
Yabancı bir ülke vatandaşı olup da İstanbul’da iseniz yolunuz ister istemez çeşitli işlemler için Göç İdaresi denilen kuruma düşüyor.
Fakat ne şikayetler ne şikayetler.
Önce yanlı aktarılıyor zannettim, abartılıyor diye düşündüm. Fakat birden fazla ve yalan söylemesi mümkün olmayan arkadaşlardan dinlediklerimden sonra bütün bu anlatılanları aşırı tuhaf bulduğumu eklemeliyim.
Orada sanki işler özellikle kötüleştirilip, oraya girenlerin oradan nefret ederek çıkması için bir düzen oluşturulmuş gibi. Olmayacak bir bürokrasi yönetimi/yönetimsizliği, kaba davranışlar, fiziksel şartların insanı boğacak duruma getirmesi, ayırı kalabalık için insanî önlemlerin alınmaması vs vs.
Peki bu kaosun arkasındaki sebep nedir? Oraya yolu düşenler tendisini nedan cehenneme düşmüş gibi hissediyor? Bilemiyorum, hiç bilemiyorum.
ANONS
“Yaklaşıyor yaklaşmakta olan”