Ne yaparsak bir şeyin doğusunda olmayız?
Herkes bir şeyin ebediyyen doğusundadır, konum değiştirmek sonucu değiştirmez.
Batı için de durum farksız. Herkes bir yerin batısındadır.
Kişisel ve kütlesel coğrafî konumlanmalar dışında acaba bir şeyin batısında ya da doğusunda olmak özellikle kültürel alanlarda daha mı yoğun, yoksa daha geçirgen ve silik mi?
Ağzını açan herkesin her dönem şikayet ettiği “yeni nesil” tartışmalarında batıda olan kim, doğuda olan kim? Tartışan iki neslin bir önceki ve bir sonraki nesillerini de düşünerek cevapladığımızda cevaplar değişebilir. Onbeş nesle bir arada bakabilirsek cevap anlamsızlaşabilir.
Şiddetli iletişim sebebiyle herkes her an her yerde olabildiği için artık kimse bir yerde değil. Merkezsiz. Bak, her şey etrafında dönüyor. Ya da şu: Bak, her şeyin etrafında dönüyorum.
Klasik paradigmalar; yeni bilişsel dönemde bireylerin kafasında oluşan tekno-anlamsal dünyalarla daha da muhkemleşecek mi, yoksa tuz buz mu olacak? Batı, Kant’ın kategorize ettiği değerleri güncellemeyi başarabilecek mi? Ya da böyle bir ihtiyaç acaba hissedilecek mi?
Geçen hafta Strazburg’taki saldırıda hayatını kaybedenlerden biri de Kemal Nakşibendi idi. Eşi ve çocuklarıyla dolaşmaya çıkmıştı. Vurulduğunda üç yaşındaki çocuğu kucağındaymış. Kim doğuda? Vuran, vurulan, vurduran ve yönsüz kurşun!
Peki Fırat’ın doğusunda ne olacak? Fırat’ın batısında ne olduysa o galiba.
Stratejist Aydın Çetiner Fırat’ın doğusu için kaldığı yerden devam ediyor:
ABD Kuzey Suriye’de Türkiye ile bir sıcak çatışmayı göze alamayacak durumdadır zira ABD Suriye iç savaşı çıktığında Suriye merkezi hükümetine askeri müdahalede bulunarak (Irak’ta yaptığı gibi) kontrolü sağlayamamış bunu yapan büyük güç Rusya olmuştur. Türkiye ve Rusya arasında Suriye üzerinde varılan antlaşma ile ABD’nin karşısına dikilen iki büyük güç vardır, ABD’nin her bakımdan bu iki güç karşısında pozisyonu zayıf kalmaktadır.
ABD Türkiye’ye devlet yetkilileri tarafından açık sözler vermiştir; hem NATO hem de ABD-Türkiye ilişkileri bakımından bu net devlet sözlerini yerine getiremeyen ABD oyalama taktikleri ile Suriye’de YPG’lilerle bir özerk federasyonun altyapısını şimdiden hazırlayarak yakın gelecekte siyasi olarak Irak’a benzetebileceği bir Suriye oluşturmaya çalışmaktadır. Bu plana hem Türkiye hem Rusya şiddetle karşı durmaktadır.
Özellikle Deyr ez-Zor’da çıkartılan bölge petrolünü YPG’lilere sattıran ABD bu para kaynaklarını kendisi almakta YPG’lilere silah ve teçhizat vermektedir.
Son olarak “alternatifler stratejisi’’ne sıkı sıkıya bağlı ABD bugünlerde PKK’dan sonra YPG’yi de satmaya hazırlanmakta fakat bunu asla belli etmemeye de çalışmaktadır.
Sinan’ın Mührü
İşte her yere taşlardan bir anıt dikip bu dünyadan göçen Mimar Sinan’ımızın mührü.
Biz onu hep câmi, çarşı, medrese, köprü, kervansaray gibi mühürlerinden tanımıştık. El-fakir Sinan ser-mimârân-ı hassa… Ve etrafındaki yazıda dünyaya daha kişisel bir bakış: …”Bende-i miskîn kemine derdmend”
Şimdi mümkün olsa da sorulabilseydi Kanuni’ye: Kendi mührün mü, yoksa Sinan’ın mührü mü?
Ve şey… Koca Sinan şiir yazsaydı bu nasıl bir şey olurdu?