Cemil Meriç’in o ezberlenen sözünden yola çıkarak hep söylenir: “Dergiler hür tefekkürün kalesidir.”
Çok yazar girmiştir içine bu hür tefekkür kalelerinin. Ama nedir? Bazıları hemen çıkmış, bazıları da evini, okulunu bu kalenin içine kurmuştur. Hiç girmeyen yazarlar şairler de var mıdır? Zor, ama belki de vardır, bilmiyorum.
Bir dönem Türkiye’nin siyasî ya da kültürel hayatına yön veren dergiler olduğu gibi, çiçek/böcek sınırları içinde kalan ve kalmaya çalışan dergiler de olmuştur.
Bir zamanlar bir “Üstad”ın riyasetinde çıkardı dergiler. O dergiden yayılan hava ve oı dergiye akın eden yazar kafalar belirli bir atmosfer ve etki alanı oluştururdu.
Şimdilerde dünyadaki geleneksel kodlara uygun her şey gibi dergi kavramı da biraz alt üst oldu.
Dijital varoluş çağında dergiler de kendi payına düşeni aldı.
Ama Türkiye dergiciliği başka. Oturmuş çizgisini koruyan ve konvansiyonel bir ruh taşıyan dergiler yanında “devrimci”, “pastoral”, “düşünsel”, “zıpçıktı”, “sanatsal” ya da “kaotik” içerikli yüzlerce dergi çıkmaya devam ediyor.
Büyük çoğunluğu üniversiteli gençler tarafından çıkartılan dergiler yanında liselilerin çıkardığı çok sayıda fanzin türü dergi, gençlerin çantasında ders kitaplarının hemen yanıbaşında yerini almış bulunuyor.
Bir süre önce yüzlerce dergiyi şemsiyesi altına almayı başaran TÜRDEB oluşumu harika bir organizasyona imza atarak uluslararası dergi fuarları düzenlemeye başladı ve bu uygulama 10. yılını da devirerek gelenekselleşti.
Sözünü ettiğimiz 10. Dergi Fuarı bu yıl önceki yıllardan farklı olarak sirkeci Garı yerine EyüpSultan’da gerçekleşti. 4 gün süren fuar 28 Nisan Pazar günü sona erdi.
Eyüp Sultan’ın mistik atmosferiyle bütünleşen fuara katılan yüzlerce dergi ve dergici genç arkadaşlar bu 4 gün boyunca dergi severlere tam bir ziyafet sofrası sundu.
Dergicilerin birbiriyle tanışmasının ortaya çıkardığı yeni enerji kaynaklarını somut olarak örmek mümkündü fuarda.
Gözlerinin içi gülen gençlerin şövalye ruhu çok açıktı Eyüp’te. Hayatın içinde bir hayat, dünyanın içinde bir dünya. Liselerden, üniversitelerden âteşin ruhların çıkardığı cıvıl cıvıl, her meşrebe hitab eden dergilerin standları arasından geçmek bile, nasıl söylemeli umut ve inşirah veriyordu.
Yaklaşık 250 dergi Türkiye’yi selamladı Eyüp’te.
Dergi editörlerinin, yazarlarının da birbiriyle buluşup birikimlerini, endişelerini, görüşlerini birbirine aktarmasına vesile oldu bu fuar. Sohbet meclisleri, bir tür mini forumlar, kimi yazarların fuar ziyaretleri esnasında oluşan doğal konuşma ortamları fuarın verimini yükselten ayrıntılardı.
Bendeniz de “dergi kapmaca” adını verdiğim bir etkinlikle fuarda ansızın yer aldım. Mendil kapmacadan tornistanla hayata geçen bu etkinlikte Asım Gültekin’le gazetede köşe kapmaca oynadığımız yetmezmiş gibi fuarda da ısrarlar üzerine (özellikle Serçe Dergisini yöneten Enes Batman’ın ısrarı üzerine) fuarda da dergi kapma yarışmasına katıldım. Asım’ı “bak kuş geçiyor” filan numaralarıyla gaflet ve dalâlete sürüklerken bir yandan da dergiyi kapıp kaçmayı başardım. Bu yaşta tuhaf bir şeydi bu. Fuarın kapanış günündeki tuhaf ödüller töreninde ise, sunulan “dergiyi en iyi kapan” ödülünü cebellezî ettim, Allah affetsin.
Fanzinler, edebiyat dergileri, okul dergileri, misafir dergiler ve ictimaî dergiler bölümlerinden oluşan fuarı 100 binin üzerinde okurun ziyaret etmesi sanırım değerli bir gösterge.
Dünyanın ve ülkenin ağır gündeminin dışında kendi gündemleriyle orada var olan dergiler kuşku yok ki bu topraklarda mündemic ruhtan hareketle bu ülkede yaşayan insanlara, gençlere, ağaçlara kuşlara bir şey söylediler.
Dergiyi ziyaret eden ve kendisi de fakülte yıllarında dergilerle iştigal eden TBMM Başkanı Mustafa Şentop, daha çocukken oturduğu apartmanda bir dergi çıkaran Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Kasapoğlu ve dergiciliğin tam içinden gelen Nabi Avcı’nın dergi fuarını ziyaret etmeleri fuara ayrı bir heyecan ve güzellik kattı.
Bu heyecan, bu güzellik, ülkemizin düşünüp yazan gençlerinin oluşturduğu umut ve iyimserlik dolu bu hava Türkiye’nin duvarına asıldı.