Yarın sabah Kültür Ve Turizm Bakanlığı/ Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü şemsiyesi altında Çocuk ve İlk Gençlik Forumu’nun açılışında bir panel gerçekleşecek.
Yalvaç Ural, Mustafa Ruhi Şirin, Fatih Erdoğan ve bendenizin katılacağı bu panelde, doğal olarak bu alana ilişkin kimi görüşlerimizi açacağız.
Öteden beri muhtelif tartışmaların odağında olan Çocuk Edebiyatı, öyle zannediyorum bizim panel dışındaki diğer oturum ve toplantılarda da enine boyuna tartışılacak.
Geldiğimiz noktada bilemiyorum, Çocuk Edebiyatının koltuk değneklerine ihtiyacı var mı? Meselenin şu yönüne temas etmek istiyorum: Çocuk Edebiyatı alanına çocuk muamelesi yapmak ne kadar doğru?
Artık kendi kitaplığını oluşturmuş, bu alana ilişkin “var mı/ yok mu?” tartışmalarını geride bıraktığımızı umduğum bir alandan; çocuk edebiyatı alanından ve bu alana ilişkin eksilmeyen arızî bir bakıştan söz etmek istiyorum.
Kabaca ifade etmek gerekirse, genellikle bir psikolog damgası görüyoruz kitapta: Uygundur! Veya “sakınca yoktur.”
Bu damgaya sahip kitap zemzemle yıkanmış gibi her yere rahatça girip çıkıyor, veliler/öğretmenler/okullar…Yani çocuk dışında herkes bu mühürle mühürlenmiş/onaylanmış kitabı gönül rahatlığıyla alıyor. Bitti mi, bitti, herkes rahat mı, rahat.
Hayır, değil.
Bir yazar olarak ben rahat değilim.
Mühürlenmiş kitapların tümü, çocuk için üstdüzey süper kitaplar olmadığı gibi, üstdüzey süper çocuk kitaplarının çoğu da mühürsüzdür, onaysızdır, notersiz ve psikologsuzdur.
Bazı şeyler birbirine karışmamalı ama biz karıştırmayı çok seviyoruz.
Bazı şeyler mesela çorba karıştıkça iyi pişer ama bazı şeyler de karıştıkça tanımsız ve amorf bir hâle gelebilir.
Çocuklarımızı dış dünyadaki her şeyden koruduk da bir kitap mı kaldı?
Çocuk edebiyatı yazarı, işi gücü bırakmış çocukların kişiliğini bozacak şeyler tasarlamakla meşgûl uzaylı bir ajan mı?
Bir psikologun, bir kitabın zararlı/yararlı olduğuna karar verme ânındaki psikolojiyi bir kenara bırakalım ama edebiyat/çocuk edebiyatı alanındaki müktesebatının ayrıntıları ve kıymet-i harbiyesi nedir?
Bir çocuk zaman zaman kitabın yazarını da eleştirecek ve geçecek zihinsel potansiyele sahip olamaz mı?
Bir edebiyatçı yazarken zaten kendi edebî, yasal, toplumsal, ahlakî ve daha başka değer süzgeçlerini kullanarak yazar. Bunlara ayrıca bir sansür damgası gibi “uygundur” damgası vurmak bana biraz lüzumsuz, biraz da haddi aşmak olarak geliyor.
Bir kitap, biraz da okurunu sarsıp değiştirmek için yazılmaz mı?
Birbirinin aynı kitaplar, birbirinin aynı insanlardan oluşan topluluklar kadar sıkıcıdır.
Hep aynı duygu ve düşünceleri, kurgu ve üslubu okumak konforlu olabilir ama bu bir yere kadardır.
Karşıtını tanımayan, onunla karşılaşmayan ve karşılaşmayı düşünmeyen/tehlikeli bulan tutumlar sığdır.
Çocuk, özü ve geçirdiği düşünsel/bedensel evre itibariyle olağanüstü bağımsız, canlı bir varlıktır.
Bir çocuğun kendi kitabını seçmesine, okumasına, beğenmesine ya da beğenmemesine yardımcı mı olmak istiyoruz, yoksa ket mi vurmak istiyoruz?
Bir kitabın kendisi için değerli mi değersiz mi, keyifli mi keyifsiz mi olduğuna biraz da çocuk karar verse kıyamet mi kopar?
Psikologların, pedagogların elbette bir çocuk kitabını kendi alanlarıyla sınırlı olmak üzere gözden geçirme ya da bir okur olarak kitaba bakmaları mümkün. Ama kuzum, bazı cımbızlamalarla şu uygundur, şu değildir yaftası kolayından nasıl yapıştırılabiliyor? Ya da o kaşenin olmadığı kitaplar kimi bakışlara göre ‘sakıncalı’ hâle geliveriyor?
Hayır, isterse bir yazar da psikoloji alanına girip bazı mangalların bazı küllerini savurabilir, zor bir şey değildir bu. Ama sorarım ne manası var?
Açık, belirgin ve toplumsal değerlerle ilgili tuhaflıkları filan herkes gibi ben de anlarım. Ama bunu çocuk da anlar.
Bırakın da okusun çocuklarımız. Bırakın da aşırı hijyenik kavanozların dışına çıkıp biraz nefes alsınlar. Çimenlerde yuvarlansınlar, düşsünler, kalksınlar. Düşüp dizleri hiç kanamamış, okul eğitimi dışında farklı düşüncelerden beslenmemiş çocuklar, kimse kusura bakmasın ama biraz rap rap, dijital medya çağında biraz da ham hum şaralop mentalle ma’lul çocuklar olmaz mı?
Çocuklar için iyi bir şey yapıldığı düşüncesiyle, çocukluk alanına dikilen korkulukların sayısı arttıkça artıyor.
Kaldırın şunları, biraz koşabilsin çocuklar. Çitler sizin kafanızda bayım, çocuklara her aklımıza gelen jandarmalığı aktarmasak da olur.
Mevzû uzun mu uzun. Yarın değerli yazarlarımız neler konuşacak, ben de merak ediyorum.
Not: Çocuk ve İlk Gençlik Kitapları Forumu yarın (20 Aralık Cuma) saat 10.45’te başlayacak ve Cumartesi günü de devam edecek.) Mekan: Beyoğlu/ Sütlüce’de bulunan Lazzoni Otel.