Bugün Nevruz ama öyle politik bir yakın geçmiş etkisi var ki, kelimenin aslî çağrışımlarına ulaşabilmek için zihnimize ne kadar çiçek yüklemek gerektiğini hesab edemiyoruz.
Batı veya Doğu kavramı konusunda da durum farklı değil.
Kültürel alanda dolaşan sayısız kavram, çok farklı içeriklerle algılanıyor.
Her siyasal veya kültürel grup kavramları belli çerçeveler içine oturtmayı, yorumlamayı ve o kavramsal geleceği kendi yorumu üzerinden kurgulamak istiyor.
Bugün Nevruz.
Çiçekler, ateşler, yükselen sevinçler mi demiştiniz bayım?
Bilemiyorum. ‘Evet/hayır’a yüklenen aşırı tuhaf anlamların sisi içinde bazı şeyleri seçmek güç.
Birisini severken de, sevmezken de ölçülerin dışına çıkmak iyi bir şey değil.
Nasıl geçti Çanakkale’yi anma günleri?
Nasıl geldik Nevruz’a? Geldik mi, gelebildik mi? Ve Avrupa neler yapıyor değil mi, göstere göstere. Zaman hızlı, dünya küçük. Yaşarsak daha neler göreceğiz zamanın güncel aynalarında kim bilir.
Ve kim bilir daha nelerden bahsediyor olacağız bahse değer şeyler kalırsa.
Bugün Nevruz.
Ve çiçeklerden, anlam aralıklarından yükselen bir sevinçten, varolmanın neş’esinden bîhaber, harala gürele gulgûleli yaşamamaklardan geçerek nereye?
O büyük sükûnlu geceye açılan kapıdan geçmeden önce.
‘Selam’ diyememek bazı şeylere, bazı kimselere.
Geçip giden bazı aziz saatlere.
Bugün Nevruz, yarın ekinoks.
Gündüz yetişti geceye.
Ama yarın yine uzaklaşmaya başlayacaklar birbirinden yavaş yavaş. Ve biri yorulup öbürü yetişecek ona. Hep mi böyle? Hep böyle.
İlk yazım ve Reşat Ekrem Koçu ile tanışmam
Benim matbaadan çıkıp da basılan ilk yazım rahmetli Reşat Ekrem Koçu’nun 1944’te başlamış olduğu İstanbul Ansiklopedisi’nde oldu. Yalnız sonra o yarım kaldı, sonra bir daha başladı. 1945 yılında yazdığım ilk yazım olan Ahmet Paşa Mescidi ancak 1949 yılında basılabildi. Bayezid’da sahaf Bedros Nişanyan vardı. Reşat Ekrem’le ben 1945yılının bir bahar günü, onun dükkânında tanıştım. O sırada onu ikinci defa askere almışlar, üzerinde yedek subay üniforması vardı. Tabii tanımadığım bir adam. Ben o zaman Almanya’dan gelmiş, İstanbul Üniversitesi’ne kaydolmuş öğrenciyim. “Beyefendi, siz bir ansiklopedi çıkarıyormuşsunuz, İstanbul Ansiklopedisi. Burada Bizans’la ilgili maddeleri kim yazacak?” dedim. “Eğer arzu buyurursanız beyefendi, zât-ı âliniz yazın” dedi bana. Aynı bu cümleyle. Orada ben “pekâlâ” dedim, hoşuma gitti böyle bir teklif. Onun üzerine o sırada da ansiklopedinin iki fasikülü çıkmış ve Fatih Çarşamba’da Ahmet Paşa Mescidi diye kiliseden bozma küçük bir mescid vardır, onun sırası gelmiş. İki daktilo sayfası yazıp vermiş olduğum yazıya bakmış, beğenmiş. Tabii o zamanlar bani tanımıyor, hiç bilmiyor. “Yalnız bundan ayrı basım yapar mısınız?” dedim. Çocukluk işte, ilk heves. Ondan sonra o yazıyı yeniden sayfa düzenleyerek, ufak boyda on tane ayrı basım yaptırmış. Ona tek kuruş almadan çok yazı vermişimdir. Yalnız rahmetli bir iki defa bana kızmıştı, “efendim, sen yazacakken yazmadın zamanında” dedi. “ Beyefendi ben bu işle uğraşmıyorum, sen bana aç telefonu söyle. Şu yazı acele lâzım de, ben sana yirmi dört saatte getirir, veririm” dedim. (…) Semavi Eyice ile İstanbul’a Dair- Hatırat Serisi -1-İBB Kültür A.Ş. Yay.
Zeytinburnu 2. Uluslararası Öykü Festivali bugün başlıyor
“Zeytinburnu Belediyesi olarak sahici bir iletişimin, sağlıklı köprüler kurmanın yolunun kitaplardan ve edebiyattan geçtiğinin farkındayız. Bu yüzden Zeytinburnu Uluslararası Öykü Festivali bizler için her yıl gelişini heyecanla beklediğimiz, dört başı mamur bir etkinlik olması için arkadaşlarımızla birlikte canla başla çalıştığımız bir organizasyon haline gelmiştir. Ülkemizin ve dünyanın dört bir yanından gelen sanatçıların hayatımızı zenginleştiren, derinleştiren hikayeleriyle aramızda olmasından büyük mutluluk duyuyor; bu vesileyle festivalimize katılarak bizi onurlandıran sanatçılarımıza ve festivalde emeği geçen bütün arkadaşlarıma canı gönülden teşekkür ediyorum.”
Bu sözler Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın’a ait. Kendisi fotoğraf sanatıyla iştigâl eden Başkan, geçtiğimiz yıllarda gerçekleştirdiği kültürel yayınlarla kurumsal anlamda ödüllendirilen bir yerel yönetimin uzun yıllardır başında bulunuyor. Kendisini kutlarız.
Davete icabet etmek ve öykü üzerine değişik çalışma ve oturumların yapılacağı Zeytinburnu’ndaki bu değerli etkinliğe katılmak için bugün orada olacağız. Hikâyesiz insan ve toplum olur mu hiç? Olursa da neye benzer, değil mi ama?