Şiir öyle diyordu: “Birazcık yağmur kimseyi incitmez”.
Şimdi birazcık yağmur çok şey değiştiriyor şehirde.
Daha iki gün önce Sütlüce’de birazcık yağmur bir binayı paldır küldür yuvarlayıverdi. Derken bu evin ve etrafındaki bazı binaların bütünüyle kaçak olduğu ortaya çıkıvermesin mi?
Bak şu birazcık yağmurun ettiğine.
Oysa bu ev seçim öncesi bağıra çağıra ilan edilen imar affına başvurup ilgili bürokratik süreçleri tamamlaması hâlinde legalize bir bina olacaktı değil mi? Belki böyle binlerce bina vardır ve birazcık yağmur belki de bu evlerin çatısına, penceresine, temeline şöyle bir ziyarette bulunacaktır.
Biliyorsunuz birazcık yağmur daha geçenlerde Çorlu’da rayların altını boşaltmış ve onlarca can kaybıyla sonuçlanan aşırı üzücü bir durumla karşılaşmıştık.
Birazcık yağmurda metrolar çalışamıyor bazan.
Birazcık yağmurda araçları sel götürüyor artık.
Birazcık yağmur şehri anında Venedik’e çevirebiliyor.
Aslında birazcık yağmurun bir kabahati yok.
Fakat 17 Ağustos depreminden sonra herkes dersini almış gibi yapmamış mıydı? Şimdi a şehirde yeni bir deprem anında tehlike arzettiği kesin olan kaç bina, gerekli tahkimatı, değişimi yaptı acaba? Bu alandaki fırsatçılığın, nemelâzımcılığın, ihmalin ağır sonuçlarını kim üslenecek ve neye yarar?
Atina’daki yangınların dehşet bilançosu ortada.
Laos’taki yağışların korkunç sonuçları bir başka bahis ki beşbinden fazla ölü ve çok sayıda kayıp var.
Pakistan’daki, Suriye’deki canlı bombaların son saldırılarında ise birazcık yağmurun bir dahli yok.
Birazcık yağmur eskiden ne anlama gelirdi? Belki romantik bir ıslanma, belki kuruyan çamaşırlar için kötü haber, belki sadece yoldan geçen arabaların sıçratacağı su.
Şimdi öyle değil. Birazcık yağmurun ağır sonuçları oluyor.
Bir zamanlar demiştim, yine diyeyim:
Bu büyük yağmur altında
İki kere iki dört etmez
Biraz yürüsen devlet biter
Bu büyük yağmur altında
Komşudaki yangın
Birkaç gündür Atina yakınlarındaki yangın dehşet ve ölüm saçıyor. 79 ölü, yüzlerce yaralı yanında binlerce kullanılamaz evden oluşan trajik bir durum.
Bu ağır durumun içinden garip, başka bir şey yükseliyor: Oradaki bazı gençlerin “Türkiye’nin yardımını istemeyiz” mesajları ile buradaki birkaç aklı evvelin oradaki yangına insanî bakış ve âcil yardımdan çok siyasî, hamasî yaklaşımları.. Devletimiz ise başından itibaren İzmir’de konuşlanan uçak ve her tür ekipmanla istenildiği an yardıma hazır bekliyor.
Ayıptır. Ağaçların, kirpilerin, kaplumbağaların, kuşların, kelebeklerin milliyeti yoktur. Komşunda yangın varsa elinde kovayla hortumla koşarsın. Onların depremde koştuğu gibi.