Dünyanın büyük mü küçük mü, dar mı geniş mi, geçici mi kalıcı mı, hatta düz mü yuvarlak mı olduğu başımıza gelenlere yaptığımız yorumlara göre sık sık değişiyor.
İnsanların iyi mi kötü mü olduğu sorusunun cevabının da kimlerle karşılaşıp neler yaşadığımıza bağlı olarak değişmesi gibi.
Müzikler, resimler, mimarî eserler hakkındaki yorumlarımız da çeşit çeşit.
Gündelik işleyişi aksatmasa matematik kabulleri bile kafamıza göre evirip çevireceğimiz, ‘bana göre iki kere iki yedi eder, beş eder, on beş eder, canım istemezse bir şey etmez’ deme temayülümüz âşikâr.
Kendi kabulümüzü ya da reddimizi başkalarına da doğrulatmak için zihnimiz bazan asgarî ücrete köpek gibi çalışır, bazan da üste para verir mi verir.
İster kendi ‘doğrularımız’, ister ‘evrensel’ doğrular istikametinde yapıp edelim; olanlar olur, olmayanlar olmaz.
Bir tek aşırı durağan kişinin bile, hayatı ve hissettikleri yakından bakıldığında olağanüstü girift durumlar sunabilir.
Kaldı ki dünyanın ‘felaketleri’ ve imkânları içindeki insanın ve toplumun; dükkânın ve şirketlerin, farenin ve dağın hikâyesi biter mi?
Bitmez, bitmiyor.
Çok dar zamanlar, inşirah neşesiyle buluşur mu buluşur.
Ruhun aşırı fiyakalı zamanları bir dağın ardına çekilir mi çekilir.
İnsan bir kuyuya dönüşür mü dönüşür.
Kendi Everest’ini görüp tırmanır mı tırmanır.
Bir suç zanlısı amerikan başkonsolosluğundan aranır mı aranır.
Bir sûre birden ezberlenir mi ezberlenir.
Bir ezber birden bozulur mu bozulur.
Bir anlam parçalanır mı parçalanır.
Bir el uzanır mı uzanır.
“AVRUPA’YA GİDEMEDİM”
Aşağıdaki satırları bir akademisyen arkadaşın gönderisinden okudum, ilk defa görüyorum. İçeriğinden bağımsız olarak üsluptaki saflık ve sadelikten etkilenmemek mümkün değil. Okuyalım:
Ahmet Hamdi Tanpınar / Özgeçmiş
İsmim Ahmet, mahlasım Hamdi›dir. Mahlasımla yâd olunurum. Pederim Antalya kadılığından mütekait Hüseyin Fikri Efendi›dir. Maruf bir sülâleye mensup değilim. Türkiye Cumhuriyeti tebaasından ve Hanefiyyü’l-mezhebim. Milliyetim Türk’tür. Bin üç yüz on dokuz senesinde, 6 Haziran 317 tarihinde İstanbul’da Şehzade’de tevellüt etmişim. İptidai tahsilim İstanbul’da başlayıp pederimin memuren bulunduğu Sinop ve Siirt iptidai ve rüştiye mekteplerindedir. Tâli tahsilime 329-30 sene–i devriyesinde Vefa Sultanîsi’nde başladım ve Kerkük, Antalya Liselerinde devam ettim. Kerkük Lisesi’nde aldığım tasdiknãme Antalya Lisesi’nde kalmış ve Antalya Lisesi’nden aldığım tasdiknâmem de Darülfünûn’da kaybolmuştur. Âli tahsilimi Teşrin-i evvel 335 tarihinde girdiğim Darülfünûn Edebiyat Medresesi Edebiyat Şubesi’nde ikmal ettim. Tasdiknâmemin tarihi 24 Mayıs 340, numarası 274’tür. Fransızcamı Siirt’te papaz mektebinde öğrendim. Kitabete ve tercümeye muktedirim. Tekellüm hususunda suûbet çekerim. Âli tahsilimi Darülfünûn ve Darülmuallimîn-i Âliye kısm-ı âlisinde yaptığım ve mezun olduğum için muallimlik hakkını hâizim. Başka intibahnâmem ve ehliyetnâmem yoktur. Avrupa’ya gidemedim.