Beyazıt Devlet Kütüphanesi, Beyazıt Meydanı’nın Üniversite kapısı, Beyazıt Camii, çınarları, biraz batıda Eczacılık Fakültesi ve Hat Sanatları müzesi ile birlikte sessiz, ağır tanıklarından biridir. Cami ile arasındaki küçük iç meydandan Sahaflar Çarşısına, yahut batı cephesinde konuşlanan Bakırcılar Çarşısı’ndan Mercan, Süleymaniye istikametlerine yol bulunur.
***
Uzun süre akademik çalışmalar, araştırmacılar ve tabii ki profesyonel okurlar için muhkem bir mevzî olan Devlet Kütüphânesi, bir restorasyon çalışmasının ardından yakın bir zamanda yeniden hizmete açılmıştı.
Kısa süre önce de 24 saat açık tutulmaya başlayarak şehrin tam içinde, görmeye pek alışık olmadığımız ama bazan lüzumunu fazlasıyla hissettiğimiz bir açığı kapatmaya başlamıştı.
Üç beş gün önce yağmurlu ve fırtınalı bir gece kütüphaneyi ziyaret ettim. Saat gece 24 civarları idi. Zemin kattaki okuma salonu ve son okur mahalli diyebileceğim yerdeki rahat dizayn, dahilî iklim konforu ve güvenlik dâhil personelin güler yüzlü tutumu beni endişelendirip ‘yoksa bir rüyada mıyım?’ sorusunu sorduracak kadar iyi ve tuhaftı. Ne yapalım, benzer örnekleri öyle hemeninden gördüğümüz bir hayat geçirmemiştik.
Fakat turpun büyüğü Salı gecesiymiş.
İsmail Kılıçarslan, Furkan Çalışkan, Arda Arel, Coşkun Yılmaz, Silvan Alpoğuz, Yusuf Genç’ten oluşan bir ekip saat 23.00 te başlayan bir sohbeti kütüphanenin merkezine koymuşlar.
Balat’tan bir dostla yola çıkıp Beyazıt’a vâsıl olduğumuzda meğer sohbet de demini almış gidiyormuş.
Ağzına kadar dolu bir salona daha girer girmez İsmail Kılıçarslan bendenizi konuşma masasına ısrarla çağırınca palas pandıras kendimi hâzirunun karşısında buldum. Dinleyicilere de ikram edilen çaydan yudumlarken sağımdan gelen sinematik kavramlar, isimler bir kulağımdan giriyor, öbüründen çıkıyordu.
Gece 01.00 olduğunda işin şakasının olmadığını gördüm.
Dışarıda yağmur ve soğuk vardı. Kahir ekseriyeti üniversiteli genç olan dinleyiciler de arada bir söze karışıyor, İsmail yahut Yusuf Beyin latifelerine laf yetiştiriyorlardı. İletişim ve diyalektik canlı mı canlıydı.
İsmail Bey bendenizden “adamlarım”ı anlatmamı istediğinde dediğini yapmak dışında alternatif olmadığını gördüm ve aklıma gelenleri ifade etmekte beis görmedim. Görsen ne olacak ki, İsmail Bey adamı ağzından lafı kerpetenle almaların ustası nice zamandır.
Saat 02 civarında izin isteyip masayı ve mekânı terketmek mecburiyetinde kaldım. Çünkü misafirim o saatte evine bensiz zor giderdi.
Arkada kalan sohbet bütün hızıyla sürerken ülkedeki bu değişim üzerine düşünmeden edemedim: İşte İstanbul’un merkezinde bir kütüphanede gece başlayıp sabah namazına kadar süren bir sohbet meclisi.
Merkezde kelam ve çay, gerisi kolay. Mübarek olsun. Kültür ( şu turizm çok ilginç değil mi?) Bakanlığını ve il yönetimini kutlarız. Nice meclis-i zarifâna, nice ‘beyaz geceler’e.
Hölderlin için
Yazılmamıştır mola vermemiz, en yakın duraklarda,
gerçekleşen düşlerle yetinmeksizin sarılır ruh yenilerine,
sonsuzluktadır ancak durgun göllere varmak.
Bu dünyada ise düşlemeyi sürdürmektir en büyük beceri.
Bir kez başarmış olma duygusunun baskınına uğrayıp
kanatlanmak sezgilerin evreninde, hep daha derinlere.
Sana gelince, ey görkemli sihirbaz, senin iktidarına
bırakılmıştı, bütün bir yaşamı tek bir imgenin
zorlayıcılığında yoğunlaştırmak, sen dile getirdiğinde,
bir kader gibi kapanırdı dize ve vardı bir ölüm
en hafifinden bile, korkmazdın eşiğini aşmaktan, ne var ki,
elinden tutup götürürdü önünden giden tanrı
(…) Rainer Maria Rilke- Çev.: Ahmet Cemal- İş
Bankası Yay.
Yabancılar
Son tahlilde Suriye’nin kaderi bizim kaderimize çeşitli ipliklerle bağlıdır.
Canına yandığım Batı ya da bazı Doğu sırtlanlarının satranç tahtası değildir Suriye halkı. 6 yıldır denenmeyen ölüm stratejisi kalmadı.
Suriye’de ölümden kurtulanlar yeryüzüne dağıldı, çok acı yaşadılar ve hâlâ yaşıyorlar. Canlarını kaybettiler, şehirlerini kaybettiler, anıları, tarihleri yok oldu, yağmalandı.
Biraz nefes almak istiyorlar kendi atmosferlerinde. Kendi bombasız gökleri altında.
Çok mu şey istiyorlar? Bunun cevabı diplomaside mi? Diplomasi nerede, masa nereye kuruldu?
ANONS
Sarma sigaraya verilecek sarmal ceza yeni bir garabet/vehamet kapısı olmaya aday. MTV, cam filmi, şimdi de bu! Eh, siz bilirsiniz.