Beyaz adamı değiştiren yumruklar

Mevlana İdris

Bu dünyadan bir Muhammed Ali geçti. Sevgili Peygamberimizin ve ilmin kapısı, Peygamberimizin damadı Hz. Ali’nin adını taşıyordu. Daha doğrusu müslüman olmuş ve o iki güzel ismi kendisine almıştı.

Yaşımız müsait olduğu için 70’li yıllarda uykudan uyanıp çarşıdaki kahveye gidip büyük ve coşkun bir kalabalıkla bazı maçları izlediğimi hatırlıyorum.

Onun bazan düpedüz şiir, bazan aşırı bir zekanın içinden yükselen mantık bombardımanını epey sonra görebildim.

Bazan kurulu sistemin canına okuyan düşünceler serdediyor, bazan bireysel muhalefetin zirvelerinde dolaşıyor ve bazan da yumruklarıyla geniş zamanlı şarkılar söylüyordu.

Müslüman olmayı seçmesinin ardından medya ve Hollywood merkezli değişik ayak oyunlarına muhatap oldu. Ama Muhammed Ali hiç bir zaman ne inancından, ne tutarlılığından, ne de vicdanî ve insanî duruşundan taviz verdi.

Hep şık, hep centilmen, hep asil kaldı.

Ünlüler Caddesi’nde sadece onun adını taşıyan yıldız, kaldırıma değil duvara çakıldı. Sebebi herkesin mâlumu.

“O kadar hızlıyım ki, odama girdiğimde düğmeye basarım ve daha lamba yanmadan karanlıkta yerime otururum.” cümlesine ya da efsanesine hiç şaşırmamamızın mâkul sebepleri var.

Onun, Amerika’daki vicdan/politik duruşu ve dünyadaki geniş, sahanın dışına itilmiş, ezilmiş kitlelerle kurduğu müthiş bağ, karşıtlarını da etkiledi. Amaçlanan bütün gölgeleme taktikleri onun aynı zamanda düşünsel yumrukları ve benzersiz duruşu önünde nakavt oldu.

Şimdi tarihsel olarak da görüyoruz ki ona yalnız saygı duyabilirsiniz.

Sen de beyaz adam, sen de.

Süperman, Batman, Hulk, Rocky ve diğer üretilen bütün figürler, o muhteşem gerçeğin yanında hep bir figür olarak kalacak.

Bir Muhammed Ali geçti dünyadan.

İstanbul’dan da geçmişti.

Ve Anadolu’nun, Ortadoğu’nun, Afrika’nın içinden.

Bizim için müşfik, rakibi için ezici yumruklarıyla milyarlarca insanın içinden bir Muhammed Ali geçti.

Güle güle Süper Müslüman.

Cennete kadar yolun açık olsun

İki muhteşem Ali/ Onurumuz...

ANONS

Normal bir oruç için, lütfen beslenme uzmanlarını sessize alınız.

Davulculara şefkat gösterelim.

Aliya’dan...

Ben Avrupa’ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı’nın gözü önünde; Batı medeniyeti adına.”

Nefrete nefretle cevap vermeyin. Bosna için nefret çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna’nın özünü de zedeliyor.

Kur’an edebiyat değil, hayattır; dolayısıyla O’na bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır.”

Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için gökyüzünün öğrencisi olmak lazım.

Geleceğimizi geçmişimizde aramayacağız. Kin ve intikam peşinde koşmayacağız.

Bu çeşme başka

Kepez Belediyesi’nin harika bir uygulamasını gördüm.

Ramazan ayı boyunca bir çeşmeden buz gibi gül şerbeti, bal şerbeti ve Osmanlı şerbeti akacakmış. Fikir sahibini ve uygulamacı belediyeyi kutlarım.

Ama bu harika değil...

Bu ikram çeşmesi uygulamasını görünce ister istemez şehrimizdeki her biri muhteşem bir sanat eseri olan çeşmelerimizden akmayan sular geldi aklıma. Sadece akmasa iyi, çöplük olan, yerin bir metre altına itilen canım çeşmelerimiz.

Bütün ilçe belediyeleri, Vakıflar, Büyükşehir Belediyesi, İSKİ ve diğer ilgili kurumlar...Sorulsa her biri başka bir bahane ile topu diğerine atıyor, yahut muslukların çalınması gibi komik bir gerekçeyi ileri sürüyor. Muslukları ben karşılayacağım, hadi buyrun çeşmeleri akıtalım. Bu meseleyi yıllardır öncelikli sorun olarak görürüm, görmeyenlere de şaşarım. Ama sadece şaşmam...

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.