Her şeyin küreselleştiği söyleniyor ya; bu, kendimizde kalmanın zorlaşması demek mi?
Elindeki cihazla dijital koordinatlar üzerinden kendini bir yere, bir bilgiye, olaya, duruma sabitlemen mümkünmüş gibi duruyor ya hani; bu, olduğun yerden sökülmen anlamına mı geliyor?
Bir başka ülkede yaşanan sel felaketine dalmış giderken, kendini, bulunduğun şehirde bir sel felaketinin içinde bulman dahi ıslatmıyor mu zihnini? Ekrandan mı bakıyorsun kendine ne olmuş diye?
Yanıbaşına binlerce TIR silah yığarken, uzaktaki küresel ağızların söylediğiyle mi yetineceksin olup biteni yorumlamak için?
Küreselliği eleştirmek bile ekmeğine yağ mı sürüyor eleştirdiğin şeyin?
Sorular küreselse cevaplar da mı öyle olmak zorunda?
Tek başına kendi çevrende yapabileceğin onlarca şey; tek başına altına girdiğini zannettiğin küresel sorunlarla uğraş sebebiyle güme mi gidiyor?
Dünyayı ve içindekileri, zamanı ve zamanlararası münasebetleri algılama kapasitemiz üzerinde hiç düşünmeden yeldeğirmenleriyle muharebe zincirimiz en sonunda bizi nereye bağlar?
Kendimize ne zaman geleceğiz ve bu geliş kendimiz üzerinden olmayacaksa, ne üzerinden nasıl olacak?
Kendimize geldikten sonra kime gideceğiz?
Bu kadar küresellik yetmez mi Abidin?
Bahçedeki elmaya, armuda bir bakanın olması lâzım.
Kütüphaneden o kitabı çekip tozlarına üfleyen ve açıp heceleyerek de olsa okuyan biri senin de hoşuna gitmez mi?
O türküyü biri söylemeli. O tamburun tellerine dokunup inletmeli biri.
Bir yıkım mimarı çalıştırmalı buldozer beynini.
O her gün önünden geçen yetimin başını okşamalı bir el.
Aynada kendi yüzüne bakmalı bir çift göz.
Buradakiler burada olursa birbiriyle buluşabilirler. Sonra olur ne olacaksa. Burada burası kaldı mı Abidin?
Orada orası yoktu çünkü.
Kerem’in yazdıkları
Kerem 7 yaşında bir kardeşimiz.
4 yaşından bu yana şiirler, hikâyeler söylüyor, yazıyor. Ablası Betül bir edebiyat talebesi. Kerem’in ağzından çıkanları not edip derlemiş. Bir kısmını bizimle paylaşma inceliğini gösterdi. Biraz neş’e ve inşirah için olduğu gibi yayınlıyoruz.
İnsanlar hep yürürler.
Nereye yürürler bilmem.
Nasıl yürürler?
Ayakları vardır yürürler.
Ayakları olmadan da yürürler.
Heeeep yürürler…
(27.03.2014)
***
Dünyaları seviyorum.
Sonra dünyaları
kesmek istiyorum.
Yangınları doldurmak istiyorum.
İtfaiyeciler gelmemişti,
Ben itfaiyeci olmuştum.
Ateşler hep zaten yaparlar.
Aslında yapmıştım!
(27.03.2014)
***
Arkadaş sevsin.
Bahçede sevsin.
Bahçede oyna,
Oyna yaşa.
Oyna oyna oyna...
Sevdiğin gibi oyna.
(13.09.2014)
***
Babamın gözleri var.
Mutlu mutlu bize bakar.
Bizi yaşatır babamın gözleri.
Hem de yeşil yeşil,
Mutlu mutlu bize bakar.
(23.08.2014)
***
Vazo düştü kırıldı,
Birden içimden bir ses geldi.
Baktım kalbim kırılıyor,
Beynim kırılıyor,
Her şey kırılıyor.
(22.03.2015)
***
Susadım oynamak istiyorum.
N’apıyorum?
Susadım ben,
Susa susa…
(26.10.2015)
***
Dünyada olsam da
dünyayı kazısam bir.
(14.11.2015)
***
Ben bir şeye şaşırıyorum.
Ama neye şaşırıyorum?
Hiç haberim yok!
Bir şaşırlık oldu bana.
Böyle içimde bir şey var…
Haberim de yok, ne oldu bana?
(23.11.2015)
***
ABLA NİNNİSİ
Uyu güzelce
Koş kelebeklerle
Kelebekleri yakala
Uyu güzelce
(16.05.2016)
***
Bir varmış bir yokmuş. İki tane yunus varmış. İkisi de denizi çok seviyormuş. Bir tane çok kötü bir adam her gün yediklerini içtiklerini gidip denize atarmış. Ama yunuslar bundan hiç hoşlanmazmış. Sonra bir gün yunuslar denizden çıkmış ve demiş ki adama:
- Artık sen bizim suyumuzu pisletiyorsun. Sen suyu sevmiyor musun? Yüzme bilmiyor musun? Yüzmüyor musun? Sen bir deniz canlısı olsaydın bir adam çöp atsaydı denizine, sen sevinir miydin, sevinmez miydin?
-Sevinmezdim. Yüzme de bilmiyorum. Banane, demiş ve oradan ayrılmış adam. Deniz de hep karışmış.
Tam yunuslar ölüyormuş ki, oraya bir tane güzel bir müzikçi gelmiş. Çok güzel keman çalıyormuş.
Çok çok güzel. Yunuslar da çok beğenmiş. Müzikçiye, “Sen yüzme biliyor musun?” demişler. Müzikçi de “Biliyorum” demiş. “Denize girip şu çöpleri temizler misin?” demişler. Müzikçi de “Temizlerim” demiş. Yunuslar da çok çok teşekkür edip müzikçiye sarılmışlar. Hep yanlarına gelmesini istemişler. Resmen adamı hiç bırakmayacaklarmış. Masal da burada bitmiş. (08.04.2016)