Pazar günü akşam saatlerinde Zorlu Performans Merkezi’ndeki “Merhamet ve Adalet” temalı kısa film yarışmasının ödül törenindeydim.
Çekmeköy Belediyesi tarafından organize edilen yarışma, Cumhurbaşkanlığının himayesinde uluslararası bir sinema etkinliğine dönüşmüş gibiydi.
Cumhurbaşkanının da katıldığı ödül törenine ilgi doğal olarak en üst seviyede oldu. Bakanlar, iş adamları, sinema, basın ve siyaset dünyasından çok sayıda isim salondaydı.
Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal kendimize yeniden dönüş ve kendimizi hatırlayış ekseninde yaptığı konuşmada, iyilik, merhamet ve cesaret kavramlarının altını çizerek, Türkiye’nin insanlığın son adası olduğunu söyledi.
Sonra konuşma yapması için ismi anons edilen Erdoğan çıktı kürsüye. Daha konuşmasına başlamadan, özellikle balkondaki farklı gençlik grupları tarafından yoğun tezahürata maruz kalan Erdoğan, etkinliğin önemine değindikten hemen sonra ‘adalet ve merhamet’ kavramlarından yola çıkarak Batı’ya dönük keskin eleştirilerde bulundu.
Cumhurbaşkanımızın günler önce Eyüp’te yaptığı çıkış ve AB’ne dönük rest hâlâ sıcaklığını korurken, ödül töreninde bu defa BM bağlamında yeni salvolar geldi.
Selahaddin Eyyubi’yi anarak “zaferle değil seferle mükellefiz” diyen Erdoğan, göçmenlere karşı Batı’nın sergilediği tutumu sert sözlerle eleştirdi.
Milyarlarca insanın aç-sefil yaşadığını, buna rağmen özellikle batı dünyasında obezitenin yaygınlaştığını, bunun da dünyanın büyük bir çelişkisi olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı, ülkemizin de obezite tehlikesinin sınırında olduğu uyarısını yaptı.
BM’de 1.700 milyar İslam dünyasının etkin temsilcisinin bulunmadığını söyleyen ve 5 daimi üyenin veto hakkı adaletsizliğine değinen Erdoğan, Türkiye’nin DAEŞ’le yaptığı mücadelede yalnız bırakıldığını ve gerçek mücadeleyi de bu ülkenin verdiğini söyledi.
Konuşmada dikkat çeken bir başka nokta ise insani yardım konusunda birinci sıradaki ülkenin Türkiye olduğu vurgusu idi.
Cumhurbaşkanının sık sık alkışlarla kesilen konuşması bittikten sonra ödül törenine geçildi. 17 ülkeden 520 eserin katıldığı yarışmada birinciliği İranlı Nefise Sedat, ikinciliği Serdal Altun, üçüncülüğü ise Selman Nacar kazandı. Genç sanatçılar ödüllerini bizzat Cumhurbaşkanının elinden aldılar.
Ödül töreni bitip salondan ayrılırken aklımda sanat/siyaset ilişkileri ve ikilemi kaldı. Hangisi hangisini belirliyordu ve çıkan sonuç dünyayı nasıl şekillendiriyordu acaba?
Kamulaştırılmış tıbbın unutulmuş adamı
... Tıbbın köle edilmesi öncesindeki tartışmalarda, her şey konuşulurken, yalnız doktorların istekleri sorulmadı. Hep hastaların çıkarı düşünüldü, bunu sağlayanlara hiç bakılmadı. Doktorun bu konuda bir hakkı, isteği ya da seçimi olması konuyla ilgisi olmayan bir bencillik olarak görüldü. ‘Ona seçmek düşmez, yalnızca hizmet etmek düşer’ dediler. Zorbalık altında çalışmaya rası olan adama bir depoyu bile emanet etmemek gerektiği, hastaların emanet edileceği sağlamları ihmal edenlerin hiç aklına gelmedi.
İnsanların beni köleleştirmekteki, çalışmamı kontrol etmekteki, irademi baskı altına almaktaki, vicdanımı ihlâl edip aklımı boğmaktaki o kibrini çok sık düşündüm. O halde ameliyat masasında, ellerimin altında yatarken neye güvenmeyi bekliyorlardı? Kendi ahlak kuralları onlara, kurbanlarının dürüstlüğüne güvenilebileceğini öğretmişti. İşte ben de onu geri çektim. Kendi sistemlerinin ne tar doktorlar üreteceğini şimdi görsünler. Ameliyathanelerde ve hastane koğuşlarında, hayatlarını baskıyla boğdukları insanlara kendi canlarını emanet etmenin güvenli olmadığını anlasınlar...Ayn Rand- Yeni Entelektüel İçin- Plato-Çev: Orhan Düz-Belkıs Dişbudak
Yarışmanın en güzel ve en üzücü yanı
Çekmeköy Belediyesi tarafından organize edilen Uluslararası Merhamet ve Adalet temalı Kısa Film Yarışmasının Jüri Başkanı Şair ve Sinema Yönetmeni Faysal Soysal’a sıcağı sıcağına bir soru sordum: Acaba bu değerli kısa film yarışmasının en güzel ve en zor veya üzücü tarafı neydi, bunu bizimle paylaşabilir misiniz?
“En mutluluk verici olay;
500 kısa filmcinin merhamet ve adalet fikri üzerinde düşünüp Peygamber efendimizin mirasının günümüzdeki ihtiyacı üzerine filmler yapması ve bizim ilk 20 sini uluslararası bir jüri ile ödüllendirmemiz.
Üzücü olan şey Cumhurbaşkanın katıldığı ödül töreninde merhamet ve adalet kısa film yarışmasının jürisinin, başkanının ve en önemlisi kısa filmcilerin yeterince yer almaması programın bir belediyenin temel atma şovuna dönüştürülmüş olması ve sonuçta bu yarışmanın devamlılığı ile ilgili iştiyak ve heyecanımızın kırılmış olması.”