Dün 1 Mayıs’tı.
Ülkemizde 1 Mayıslar o kanlı pazardan beri hep bir gerginlik havası ile birlikte zikrediliyor. Bir ara aşılacak gibiydi, ama olmadı.
Tuhaf biçimde 1 Mayıs’a eklemlenen marjinal yaklaşımlar ve muhtelif güvenlik endişeleri bu günün bir ‘emekçi bayramı’ olarak kutlanmasına gölge düşürdü. Kim haklı kim haksız tartışmalarına girmeden söylemek istersem bu ‘bayrama’ yazık oldu.
Her yıl meydanlarda aynı sözler, beklentiler, yaklaşımlar, eleştiriler ifade edildiğine göre demek ki işçilerin sorunları aradan geçen diyelim ki bir asırlık zaman içinde pek de çözülmemiş. Yıllar önce bir arkadaşımın veciz biçimde ifade ettiği gibi işçi/patron arasındaki gerilim hiç azalmaz. Patron hep işçilerin az veya kötü çalıştığını, işçi ise emeğinin hep sömürüldüğünü düşünür. Bu kötümser diyalektik ilişkinin elbette uçsuz açıklamaları, teorileri, pratikleri, tartışmaları var.
Peki şey, 2 Mayıs’ta işçilerin dünyası ile ilgili yapılan bütün bu tartışmaların unutulması gibi bir durum var mı yok mu?
Bir de acaba 2 Mayıs günü, işsizler günü olarak kutlansa nasıl olur? Çünkü bilindiği gibi dünyada da, ülkemizde de işsizlerin sayısı belki de işçilerin sayısından daha fazla.
Bir de şey; Gönül işçilerine kim bakıyor acaba? Kanını içine akıtanlara…
Gün geçerken aziz dostum Ekrem Ayyıldız Bey’in şu mesajı düştü önüme:
“Emek kutsaldır” diyesim gelir…İlk başta madenciler ve demir-çelik hatırıma gelir. Zonguldaklı, Kdz. Ereğliliyiz ya, ondan mıdır nedir, ne zaman madenci görsem “Bizimki de iş mi!” diye sorasım gelir. Evvelallah, ekmeği taştan çıkarasım gelir. Attilâ İlhan’dan bir varsağı dilime gelir!
“Haçan demir dökende
Ateş yiyesin gelir!”
Bir de Orhan Veli’den şu aklıma gelir:
“Karış karış biliriz bu şehri;
E.K.İ.’nin çiçekli bahçeleri
Rıhtıma kömür taşıyan vagonlarıyla
Paydos saatlerinde yollara dökülen
Soluk benizli insanlarıyla
Siyah akar Zonguldak’ın deresi
Yüz karası değil, kömür karası
Böyle kazanılır ekmek parası!
Gemiler vardı limanda gemiler
Her biri yani bir ufka gider. (Destan Gibi-Yol Türküleri)
İyi demiş. Her türlü emekçinin ellerinden ve alnından öperim.”
Böyle işte. Neyse, işimize dönelim ve çalışalım bakalım…
Malatya Malatya
Anadolu’daki başarılı ve iddialı kitap fuarlarından biri de her yıl Malatya’da düzenleniyor. Bendenizin de katıldığı fuarda hem dostlarla buluşmak, hem okullarda çocukların cıvıltısına şâhid olmak elbette hoş.
Fırsat bulduğumda şehrin ara sokaklarında dolaşırken diğer ilginçlikler yanında bir şey dikkatimi özellikle celbetti: Kümes hayvanları pazarı. Gerçi bir sokaktaki 10 kadar esnaftan ibaretti bu pazar ama, hem hayvanların çeşitliliği, hem şehir dokusu içinde böyle şaşırtıcı bir esnaf gurubu bulunması güzeldi.
Sıralanmış dükkânlar içinde birisi oldukça ilginçti: Kafe olarak da servis veren ve adı Keklik Kafe olan bu dükkânın girişi güllerle donatılmıştı. İçeride keklik bülbül, dışarıda gül… Harika değilse ne?