Almanya’nın son çıkışı birçok kişi için büyük şok olabilir. Hatta son dakika haberi olarak ilgi de çekebilir.
Ama savunma sanayini takip edenler için Almanya’nın silah ambargo kararı asla bir şok haber veya son dakika haberi değildir. Hatta gecikmiş bir haber bile sayılabilir.
Almanya 1990’lı yıllardan beri örtülü bir şekilde Türkiye’ye silah ambargosu uygulayan ülkelerden biridir. Zaman zaman silahların kullanılmasına kısıt koymaya çalışır zaman zaman da hiç göndermez.
15 Temmuz’un ardından, hatta bazı projelerde daha da önceden bu tür kısıtlamalara başlamıştı. Özel birimlerin kullandığı silah ve ekipmanların satışına yasak getirmişti.
***
Tank modernizasyonu için gereken özel parçaların satışı durdurulmuştu. Hatta Fırat Kalkan’ı harekatı sırasında edinilen tecrübeler neticesinde alınmak istenen bazı acil alımlar Türkiye’ye verilmemişti.
Gelelim en büyük engellemelerden birine, Türkiye’nin en önemli savunma projelerinden biri Altay tankı projesiydi. Proje, büyüklük ve içerdiği önem nedeniyle savunmamız için çok değerliydi. Yaşanan gelişmeler projenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymuştu.
Ama Altay tankının en önemli parçaları olacak motor ve güç aktarım sistemlerinin alımında sorun yaşandı. Bugün itibarıyla hayata geçmesi gerekecek proje bir anda durma noktasına geldi.
Avusturya hükümeti AVL’nin güç grubu satışına, daha doğrusu teknoloji transferine müsade etmedi. Tümosan’ın yürüttüğü proje de bir anda rafa kalkmış oldu.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı da alternatif projelere bakmaya başladı. Şu anda bu konu hâlâ etüd edilmeye çalışılıyor.
Şimdi gelelim en kritik soruya, savunma sanayinin en hayati ve dışa bağımlı olan ihtiyaç listesinin başında ne gelmektedir? Ben de hiç düşünmeden cevap vereyim güç grupları (motor ve aktarma sistemleri) Şu anda yaptığımız bütün savunma sanayi ürünlerinde maalesef motor ve güç aktarım sistemlerinde dışa bağımlıyız. Bunu kapatmak için yoğun bir çaba sarf ediyor ama hâlâ konuya doğru teşhis koyamadığımız için çıkış yolunu bulamıyoruz.
Güç gruplarının gelişimini bir teknoloji devrimi olarak ele almalı ve savunma sanayi dışında da önem vermeliyiz. İşte o zaman bu sorunu gerçek anlamda çözebiliriz.
Türkiye’de savunma sanayide ihtisaslaşmayla ne kadar kolay çözümler ürettiğimiz ortadadır. ASELSAN, Roketsan, TUSAŞ, MKE, Havelsan, Bayraktar gibi firmalar bir konuda uzmanlaştı ve dünyanın sayılı firmaları haline geldi.
Türkiye’nin kendi dalında ihtisaslaşmış firmalarına teknoloji transferi konusunda destek verilirse bu firmalar da dünya ligine çıkabilir.
***
Tank üretiminde güç grubu işi Tümosan firmasında idi. Gerçekten bu da doğru bir seçimdi. Motor ve güç aktarım sistemleri üreten Türkiye’nin en önemli firması Tümosan’dı. Ama bu iş yalnızca o firmanın tek başına sırtlamaması gereken bir organizasyondu. Maddi destek verilerek bu firmanın ihtiyaç duyulan 1630 beygir ve 5000 Nm tork üretecek motoru üretmesi sağlanmalıydı. Ama öyle olmadı.
Firma yılmadı ve durmadı. Asıl büyük katkıyı kendisi yaparak Türkiye’nin en büyük motoru olan, 450 beygirlik dizel motoru ve sekiz ileri şanzımanı üretti. Bu kritik kararı kendileri almıştı ve yılların birikimiyle bunu başardılar. Bu sayede de Türkiye’de üretilen bütün hafif zırhlı araçlarda bu sistemler artık kullanılabilecek. İşte şimdi bu ürünlere yüzde 100 yerli diyebileceğiz.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı doğru bir kararla bu konuda da dışa bağımlılığı ortadan kaldıracak karara imza attı. Türkiye’de üretilen bir motor olduğu için adres olarak Tümosan’ı gösterdi.
Eğer bu kararı daha öteye götürecek hamleler atar ve doğru teşvik sistemleri uygulanırsa Türkiye’nin de bir dev motor üreticisi olur.
İşte bu firmalar sayesinde, bize ikide bir posta koymaya çalışan devletler ve firmalardan da kurtuluruz.
SİHA yolculuğuna Bayraktar sayesinde kirpi tipi araçlara BMC sayesinde, tekerlekli zırhlı araçlara Otokar sayesinde ulaştık. Bunlar birikimini bu ülke için harcayan firmalardı ve sonunda başardılar. İnşallah yanına Tümosan ve nicesini koyarız. Çünkü memleketin zaman kaybedecek lüksü yok.