İlk yazımı yazdığım günden bu yana değindiğim ana konu, saygı ve sevgidir. Dil olarak asla ayrıştırıcı ve ötekileştirici bir dil kullanmamaya çok özen gösterdim.
Bunu da geçmişten gelen aile terbiyemden, eğitim ve öğretimimden aldım. Bulunduğum yerlerde karşılaştığım sorunları görmem de hayata dair başka şifreleri benliğime ekledi. Ayrışan ve bölünen yerlerde asıl sorunun sevgisizlik, tarihin çarpıtılması ve saygının kaybedilmesi olduğunu gördüm.
Tarihinden kopartılan ve geçmişle bağ kurması istemeyen nesillerin günlük hayatta sevgisizliği tetikleyecek türlü olaylar ile çatışmanın içine nasıl çekildiğini gözlemledim. Konular abartılı bir şekilde anlatıldığında gençliğin nasıl direk etkilendiğini ve harekete geçtiğini gözlemledim. Dünyanın ayrışan bütün yerlerinde kullanılan şablon üç aşağı beş yukarı hep aynıdır. Küçük nüanslar din ve geleneklerden oluşur.
***
Düşünsenize, hepsi bu tuzakların içine nasıl oldu da çekilebildiler? Kimse bu tehlikeyi fark edip önüne geçemedi mi? Açıkçası şahit olduğum kadarıyla söyleyebileceğim tek şey, büyük çoğunluğun bunu gördüğü ancak seslerinin kötülerinki kadar çıkamadığı. Ses çıkartmaya çalışanlar da örtülü operasyon çeken emperyalistler tarafından, etki ajanları tarafından etkisizleştirildiler. Herkesin karmaşık şekilde yüksek sesle bağırması sonucunda da itirazları kimse tarafından duyulmadı.
Tarih, kimin nasıl okumak istediğine göre farklı yorumlanabiliyor. Bizim yaptığımız gibi geçmiş tarihimizdeki evrakları fazla araştırmayınca ortalık da dedikodu ve manipülasyondan geçilmiyor. Bu tespiti yakın tarihimizdeki olaylar için dahi söyleyebilirim. Siz 15 Temmuz gibi herkesin gözü önünde yaşanan bir olayı anlatırken görmek istemeyen gözlere Osmanlı tarihini veya Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş dönemini anlatabileceğinizi mi düşünüyorsunuz? Aslında zor ama evet, ben ısrarla anlatabileceğimizi düşünüyorum. Daha fazla yazarak, belge koyarak ve araştırarak bunları anlatabiliriz. Bunu yaparken de ayrıştırmayı planlayanlardan daha fazla sesimizi çıkartacak ve daha cesur olacağız.
***
Sayın Cumhurbaşkanı, Yenikapı konuşmasında bu değerlere dikkat çekmiş ve önümüzdeki dönemde ortak bir bilinçle hareket etmemiz gerektiğini vurgulamıştı. Bunun sonuçlarını da 15 Temmuz yaralarını hızlı bir şekilde onararak göstermiştik. Bu birlik El Bab’da, Irak ‘ta ve terörle mücadelede sonuç aldırmıştı. Ekonomik kriz yaratmaya çalışan güçleri durdurmuştu.
Seçimlerde ve uygulama öncesinde sert şekilde tartışabiliriz. Sorun yarışma bittiğinde güçlerimizi birleştirerek aynı noktaya odaklanabilmek.
Tarihimize yön vermiş önemli şahsiyetlerle ilgili onlarca şey söylenebilmektedir. Bu, Osmanlı’nın kuruluşunu oluşturan kişilerden başlatılmaktadır.
Gelelim son günlerdeki Atatürk ve yakınlarına yapılan saldırılara. Bu saldırıları ne ahlaken ne dinen ne de akademik bir eleştiri sınırları içinde değerlendirmem ve kabul etmem mümkün değildir. Sırf bugün için değil geçmiş dönemde yapılan saldırıları da bu çerçeve dışında asla kabul etmedim ve her yerde bunlara gereken cevabı verdim.
***
Bazılarının bana hatırlattığı gibi, ben atalarıma saygıyı ve değerlerime sahip çıkmayı askerlik mesleğimde öğrenmedim. Ben bunu ailemden ve büyüklerimden öğrendim. Mesleğim bana atalarımızın bize bıraktıklarına hizmet için fırsat sundu. Zaten harp okuluna gelinceye kadar bunları öğrenmemiş ve içinize sindirmemiş iseniz geçmiş olsun demekten başka bir çarem de kalmıyor.
Ben kuruluş tarihini M.Ö 209 kabul eden bir kurumda çalıştım ve cumhurbaşkanlığı forsunda 16 yıldızın ne anlama geldiğini bilerek bu vatanda yaşıyorum. Bu nedenle tarihimize kesintiler vererek saygı duymuyorum. Bizi bu günlere taşıyanlara, genlerimize onur, şeref ve insani değerleri aktaran atalarımıza ve cumhuriyetimizi kuran Atatürk ve arkadaşlarına bütünsel bir bakış açısı ile sevgi ve saygı duyuyorum.
Sosyal medya ve diğer iletişim kanalları üzerinden farklı grupları temsil ettiğini söyleyen (asla inanmıyorum) grupların provokasyonlarına lütfen kanmayın. Bugün cumhuriyetimizin kurucu ilkeleri ve Yenikapı ruhu çerçevesinde birleşme ve bütünleşme zamanıdır. Bugün ortak değerlerimize sahip çıkma zamanıdır.