Yabancı ülkelerin Suriye savaşı sırasında söylediği yalanları bir bir sıralamaya başlayalım mı? Çünkü önce bu yalanlar üzerinden Türkiye’ye sarmışlar, sonra da boşalan alanı kendileri işgal etmişlerdi. DAEŞ ile mücadele kapsamında bölgeye gelen bir koalisyon gücü vardı. 40’a yakın ülke aktif olarak bu gücün içinde yer alıyor ve tek noktalarının DAEŞ ile mücadele olduğunu söylüyorlardı. Nedense bu güç Türkiye sınırında bulunan terör örgütüne asla saldırmıyordu. El altından da yabancı terörist savaşçıların Türkiye sınırından geçtiğini iddia ediyorlardı. Bazıları işi daha da ileri götürüyor, örgütten petrol aldığımızı ve onlara silah verdiğimizi öne sürüyorlardı. Nedense bu asılsız iddiaları ortaya atanlar, koalisyon güçlerinin tek bir petrol kuyusunu neden vurmadığını sormuyorlardı. Şimdi ortaya çıktı ki bu petrol, Suriye devleti ve PYD ( PKK) üzerinden pazarlanmış. ‘Silah yardımı yapıldı’ diye iftira edenlere cevap yine yabancı bir güvenilir araştırma şirketi tarafından verildi. Yüzde olarak kim ne kadar silah yardımı yapmış yayınlandı. Bir MKE mermi kutusu üzerinden algı operasyonu çekmeye çalışanlar hemen yok oldular. DAEŞ ile mücadele etmediğimiz algısı oluşturmaya çalışanlar, Fırat Kalkanı Harekâtı sırasında bu kez insan hakları savunucusu oldu. Bizi işbirliği ile suçlayanlar Suriye’de PYD ve ABD’nin DAEŞ ile ne işler çevirdiği ortaya çıkınca üç maymunu oynamaya başladı. Bu işbirliğini deşifre edenler artık pis işlere dayanamayan koalisyon güçleri oldu. Hani Türkiye kamp kurmuştu, hani onlara hastanemizde bakmıştık, hani onları gözaltına almıyorduk. Bize iftira atmak kolay,ama ağababanız ABD olunca açık açık yapsa bile sesiniz çıkmıyor. Birazcık tutarlılığınız, birazcık vicdanınız olsaydı bunları da yazardınız. ‘Suriye içinde kırmızı çizgimiz kimyasal silah’ diyenlerin onlarca kimyasal silah kullanımına nasıl sessiz kaldığını unutmadık. Kimyasal silahların Hizbullah’ın eline geçmesinden korkunca nasıl apar topar olaya taraf olduğunuzu bugün gibi hatırlıyoruz. ‘DAEŞ için geldik’ diyenlerin mücadele bitmiş olmasına rağmen neden çıkmadığı sorulduğunda susmalarını da bir kenara not ettik. Ama bazıları diline hakim olamayarak işi itiraf etti. ‘Biz enerji için geldik ve gitmeyeceğiz’ dediler. İnsan hakları için geldiğini söyleyenlerin onlarca insan hakları ihlalinin baş kahramanı olduğunu da bölge halkları bir kez daha gördü. Eskiden büyüklerimizin güzel bir sözü vardı. “Yalanınızda boğulun” derlerdi. Ben de şimdi onlara aynı şeyi söylüyorum: Yalanınızda boğulun.
***
Geçen yıl aralık ayında Antalyalı işadamlarının konuşma teklifi üzerine bu turizm şehrimize gitmiştim. Konuşmanın sonunda soru-cevap bölümüne geçtik. Bir işadamı çok net bir soru sordu. “Bizler turizmin önünün açılacağı net bir tarih istiyoruz, bunu söyleyebilir misiniz?” dediler. Onlara mayıs ayını söyleyip, bunun neden o tarihte olacağını anlatmıştım. Bütün ayrıntılar konuşma içinde var. İnternetten bakabilirsiniz. Türkiye’nin aktif olarak Irak ve Suriye sorunlarını çözmek için işin içine girmesi halinde kuşatmayı yaracağını söylemiştim. Ondan sonra da müttefiklerin değişebileceğini, asimetrik dış politikanın sonuçlarının birer birer nasıl alınacağını örneklerle anlatmıştım. Allah utandırmadı, mayıs ayından itibaren Antalya eski günlerine dönmeye başladı. Sayın Vali, 2018’in başında şöyle bir açıklama yaptı: “2017 yılında Antalya ve Gazipaşa havalimanları ile İstanbul’dan transit olmak üzere kente gelen turist sayısı 10 milyon 486 bin 191 kişi olarak bildirildi. Rus turistler ise tüm zamanların rekorunu kırdı ve 2017’de yüzde 671 artışla 3 milyon 796 bin turist sayısına ulaştı.” Mesele ülkenin gücünü bilmekte ve konjonktürü doğru okuyabilmekte. Antalya yolun açık olsun, sizin başarı hikayeniz bu ülkenin başarı hikayesinde bir halka. İnşallah bu ülke yeni başarı hikayelerini içindeki cevherlerle yazmaya devam edecek.