Suriye’de kimyasal silah kullanıldığı iddiasının ardından ABD ve Fransa askeri seçeneklerin devreye sokulacağını kuvvetli bir sesle dillendirdi. Hatta biraz daha ileri giderek bölgeye güçlü bir askeri filo sevk ettiler.
Sivil ulaşım bilgileri yayınlayan birimler Doğu Akdeniz’de gemiler ve Suriye hava sahasındaki uçaklar için uyarılar yayınlamaya başladılar. Suriye hava sahasını kullanan uçaklar Irak hava sahası üzerinden Türkiye istikametine yöneltildi.
Çin ve Rusya bölgeye deniz filolarını sevk etti. Rusya, İran’da bulunan üsleri kullanma izni için başvurdu. Suriye Hava Kuvvetleri, uçaklarını ülkede bulunan Rus üssüne yönlendirdi.
***
Bu gelişmeler olurken İsrail boş durmayarak Suriye’de bulunan İran merkezli milis üslerini vurdu.
Yani işin gerçeği, sekiz yıldan beri Suriye iç savaşını tribünden seyreden ülkeler Esad’ı cezalandırmaya karar verdi.
Yüzbinlerce insan ölürken, şehirler ve hastaneler bombalanırken, hapishanelerden II. Dünya Savaşı’ndakine benzer görüntüler ortaya çıkarken, defalarca kimyasal silah kullanılırken, DAEŞ insanları katlederken, PYD/ PKK müttefikleriniz için tehlike oluştururken, milyonlar göç yollarına düşmüşken, Akdeniz’de Suriyeli mültecilerin cansız bedenleri kıyıya vururken neredeydiniz?
Şimdi neden bu kadar güçlü bir insan hakları savunucusu gibi Suriye’ye geliyorsunuz?
Bu sorunun cevabı sorulmadan bence yaşanacak olayın gerçek boyutu anlaşılmaz.
Bu iki ülkenin büyük iştahla giriştikleri Libya olayı hiç aklımdan çıkmıyor. Hatta Fransa, BM kararı çıkmadan tek başına Libya’ya müdahale etmişti. Daha sonra da ülkeyi paramparça edip bırakmışlardı. Projenin içinde Körfez ülkeleri, Fransa ve ABD vardı. Ülkenin petrol yataklarının üzerine nasıl konulduğunu bir hatırlayın derim.
Üst üste Trump-Macron görüşmesi, ardından Fransa-İsrail paslaşmaları ve Suudi -ABD - Fransa görüşmeleri ardından yaşanan süreç bana Libya sürecini çok hatırlatıyor.
Bu adamlar her yere insan hakları için gitmediler, aksine kaosu derinleştirip kazanımlarını garanti altına aldılar.
Açıkçası suyun petrolden daha değerli olduğu Ortadoğu’da Fırat’ı kontrol altına alanlar, ekili arazinin büyük kısmını elinde tutanlar ve doğalgaz ile petrolü çıkartanlar sizce insan hakları için gelmiş olabilirler mi?
Tek cevabı var. Asla!
Türkiye, Rusya ve İran’ın Suriye sorununu siyasal çözüm noktasına getirdikleri bir yerde bu acele neden? Bu yaptıkları müdahale Suriye’de çözüme yol açar mı?
Tek cevabı var. Asla!
***
ABD , Fransa, İsrail ve Körfez ülkelerinin en büyük amacı PYD üzerinden Fırat’ın doğusunu yarı özerk bir hale getirmek.
Esad üzerinden Rusya ve İran’ı köşeye sıkıştırarak onları bu çözüme ikna edebilmek.
Bu devletlerin yürüdüğü hiçbir yerde ot bitmezken yaşanacak sürecin Suriye için vaha olacak beklentisine girilmemesini tavsiye ederim.
Bu müdahale Esad’a değil, aslında doğrudan müdahale edemedikleri Astana sürecine bir saldırıdır. Çıkacak tablo ise maalesef Türkiye aleyhine olabilir.
Asimetrik savaşın birkaç önemli unsuru var. Vekalet savaşları, kara propaganda, terörü bir araç olarak kullanma, manipülasyon, etnik ve mezhepsel savaşlar ve ekonomik saldırılar. Hepsi de son dönemde coğrafyamızda sıkça görülen olaylar.
Rusya’nın İngiltere’de yaşanan casus olayı nedeniyle köşeye sıkıştırılması, İran’da yaşanan doların spekülatif fırlaması, halk hareketleri ve de Türkiye’nin yaşadığı döviz hareketlerinin nedensiz ve rastlantı sonucu olduğunu düşünmüyorum.
Bu nedenle Suriye’de tırmandırılan gerilim de bunun bir parçası...
Esad’la ilgili görüşüm çok net ve her yerde söyledim. Ancak şu hataya da asla düşmem. ‘Düşmanımın düşmanı dostumdur’ demem. Bugünküler hayırlı bir iş için gelmiyorlar. Irak’a hangi mazeretle geldiğinizi bazıları unutmuş olabilir ama biz unutmadık. Eliniz ve geçmişiniz bu kadar kirliyken sizlere güvenmiyoruz.
Pişmiş aşa su katmaya geliyorlar. Suriye kaosu kendi içinde dengeye otururken bu dengeleri altüst etmeye çalışıyorlar. Yani olan maalesef yine sivil halka olacak.
Adama sormazlar mı “Sekiz yıldır nerdeydiniz?” diye.
Aslında en güzel sorguyu o üç yaşındaki çocuk yapmıştı, “Sizi Allah’a şikayet edeceğim” demişti.
Bu cümle üzerine daha fazla konuşmak istemiyorum.