16 Nisan günü yapılacak referandum öncesinde işin siyasi boyutuna girmeden biraz güvenlik kısmından bahsetmekte yarar görüyorum. Süreç kendi içerisinde keskin bir ayrımı barındırdığından, terör örgütleri için de kullanıma hazır bir malzeme teşkil ediyor. Yılbaşı öncesinde kutlama yapılıp yapılmaması üzerinden bir fay hattı belirleyip Reina saldırısını gerçekleştirebilen zihniyet, burada da kırılma noktalarını çok rahat bulabilir.
Türkiye’nin terörle mücadelesi konusunda halkın büyük bir çoğunluğunun göstermiş olduğu desteği ve FETÖ ile mücadeledeki kararlılığı sekteye uğratacak ters manüplasyonlu eylemler icra edilebilir. Buradan da mağduriyet hikayelerini dünyaya servis edebilirler.
Peki biz bu ortamı terör örgütlerinin kullanabileceği şekilde önlerine sunmamak için neler yapabiliriz?
***
Öncelikle hepimiz siyasi gerilimin sokağa yansımaması için çaba sarf etmeliyiz. Siyasi konuşmaların rekabetten kaynaklandığını halkımıza anlatmak zorundayız.
Sonuç ne çıkarsa çıksın beraber aynı ülkede yaşamaya devam edeceğimizi unutmamamız gerekiyor. Bırakın aynı ülkede yaşamayı, aynı sokakta ve aynı evlerde yaşamaya devam edeceğiz. Aynı evin içinde evet diyen de hayır diyen de olacak.
Bu referandumun diğerlerinden farklı bir anlamı olduğu kesin. Çünkü bir sistem değişikliğini içeriyor. Tartışmaların dozu bu nedenle en üst seviyeye çıkabilir. Bizler tüm tartışmaların, demokrasinin gerekliliği kapsamında ve bu anlayış ışığında yapıldığını kabul edip siyasi olgunlukla işimize devam edebilmeliyiz.
Siyasi partiler evet veya hayır dedirtmek için sert üsluplar kullanıyor olsa dahi bir şeyin olmamasına özellikle ehemmiyet veriyor, referandum sonrasına gönderme yapılan tespitler konusunda oldukça dikkatli olmaya çalışıyorlar. Tabanda tartışmayı alevlendirecek konuları gündeme getirenleri, anında disipline sevk ettikleri gibi istifalarını bile isteyebiliyorlar. Bu bile hareketin ateşe dönmemesi için bir iyiye işaret olarak yorumlanabilir.
İkinci dikkat edilmesi gereken, bu referandumun OHAL şartlarında yapıldığını unutmamaktır. OHAL uygulaması kararının, FETÖ terör örgütünün yapmaya çalıştığı darbe girişiminin ardından alındığı ve amacın ülkenin normalleşmesi olduğu her kesime ısrarla ve çok iyi bir şekilde anlatılmalıdır. Özellikle terör örgütlerinin amacının, bu referandumun sonuçlarını tartışmaya açmak olduğu bilinmelidir. Şimdiden Avrupa’da ve ABD’de bunu dile getirdikleri, tartışmaya açtıkları onlarca toplantı yaptılar bile. Söyledikleri şey, OHAL şartlarında bir ‘sistem değişikliği referandumu’nun yapılamayacağıdır.
***
Bu söylemi boşa çıkartmak istiyorsak yapmamız gereken, seçim sistemini geçmişten çok daha şeffaf bir halde denetime açmaktır. Fırsat eşitliğinin bozulduğu izlenimi verebilecek en küçük konularda dahi çok dikkatli davranmak, spekülasyona sebep olabilecek en küçük hatadan bile uzak durmaktır.
Tutuksuz yargılanmaya müsait suçlardan, tutuklu olarak yargılananların durumları bu referandum öncesinde tekrar gözden geçirilmelidir. AB bize ne söyler diye endişelenmeden, kendi demokrasi yolculuğumuz için bu kararları kendimiz alabilmeliyiz. İçeride bulunmaları birçok kesim tarafından tartışılan kişilerin durumu bu süreçte tekrar ele alınmalıdır. Bu uygulamalar demokrasimizin özgüvenini ortaya koyacaktır. Cumhuriyet gazetesi yazarlarının bu süreçte tutuksuz olarak yargılanması gecikmeden sağlanmalıdır. İçinden geçtiğimiz sürecin selameti için bunun yapılmasında büyük yarar olduğunu düşünüyorum. Bu tutuklamalar üzerine birçok terör örgütü ve özellikle FETÖ’nün eylem planlarını oluşturduklarını biliyoruz. Onların üzerinden kendilerini mağdur göstermeye çalışmaktadırlar. Bu süreçten bir demokrasi zaferiyle çıkmanın tek yolu, her dönemden daha fazla demokrat, daha eşitlikçi, daha hassas ve duyarlı olmaktan geçmektedir.