Birkaç gün sonra 15 Temmuz üzerinden tam bir sene geçmiş olacak. Bu bir senenin ardından onlarca konu üzerine değerlendirme yapabiliriz. Bu bir senenin muhasebesini en ağır eleştirilerle tartışabiliriz. Ben tercihimi şehit ve gazilerimizin bize nasıl bir ortam bıraktıklarını hatırlatarak yapmak istiyorum. Şu sayacaklarımı tek tek gözlerinizi kapatarak hayal edin:
Tam bir yılı aşkındır, darbeye direnmiş ve onu alaşağı etmiş onurlu bir halk olarak geziyoruz.
Darbe günü farklılıklarını unutup bir millet gibi davrandığımız için çok daha güçlü ayakta duruyoruz.
Küllerimizden yeniden doğduğumuz için bütün zorluklara daha dirençle karşı koyuyoruz.
Darbe sonrasında milli ve yerli unsurların hak ettikleri yere gelmesiyle sorunları daha kolay aşabiliyoruz.
Memleketi dize getirmeye çalışan emperyalistlerin terör, darbe ve ekonomik kriz gibi metotlarını paramparça ettiğimiz için başımız daha dik duruyor.
15 Temmuz’da yapılan direnişten güç aldığımız için dirilişe geçebiliyoruz.
Bize kefen biçenlere, tanklara kafa tutan halk sayesinde işlerinin kolay olmadığını gösteriyoruz.
Bir ölüp bin dirilen bir halk olduğumuzu bütün dünyaya gösterdiğimiz için daha saygın bir duruma geliyoruz.
Bu halkı mağlup edemeyeceğini görenler savaşmak yerine işbirliğine yöneliyorlar.
Şehit ve gazilerimiz sayesinde demokrasinin ne demek olduğunu bir kez daha anlıyor ve ona eskisinden daha fazla sahip çıkıyoruz.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi önünde şehitliğe yürürken kendisini durdurmak isteyen bir kadına “ölmek için güzel bir gün annem” diyen gencimiz, bize zor zamanlarda alınacak tavrı bir öğretmen gibi gösteriyor.
Ömrünü dağlarda geçirmiş şehidimiz Ömer Halisdemir’in şehadete yürürken göstermiş olduğu cesaret, El Bab’da silah arkadaşlarının kutup yıldızı oluyor.
Hainlerin hava saldırısı sonucunda şehit olan polis özel harekatçılarımız memleketin yiğitlerine ilham kaynağı oluyor ve yüz binler onların yerine geçmek için sıraya giriyor.
15 Temmuz’da 249 vatandaşımız şehit oldu, binlerce vatandaşımız gazilik mertebesine ulaştı. Onların bu mücadeleleri ise bize bağımsız ve milli bir vatan yarattı. Onların sayesinde 365 gün evimize gittik, sevdiklerimizle zaman geçirdik, ibadetimizi yaptık, bayram yaptık, düğün yaptık. Onlar her şeyden vazgeçerek bize kutsal bir emanet bıraktı. Bu emaneti şimdi alıp en tepeye dikme zamanıdır. Şimdi küskünlükleri ve farklılıkları bir kez daha unutup birbirimize sarılma zamanıdır. Çünkü bugün 249 şehidimizin bize hediye ettiği demokrasi bayramıdır. Bayramlarda küslükler unutulur ve barışılır.
Onların bizi izlerken isteyecekleri şeyler, vatan toprağının kıymetinin bilinmesi, demokrasinin daha ileriye götürülmesi, farklılıklarını zenginlik olarak millet potasında birleştirmiş bir halk, kimseye boyun eğmeyen bir ordu ve ekonomik olarak bağımsız bir devlet olacaktır. Onların bu talepleri bizim içinde bir emir olmalı ve ona ulaşmak için yorulmadan çalışmalıyız.
***
15 Temmuz’un ardından bu ülke Fırat Kalkanı Harekatı ile DAEŞ’i sınırlarından atmayı başardı. Bugün seneyi devriyesinden sonra PYD’yi de sınırlarından atmak için bir harekat düzenlerse bizler için çok da sürpriz olmayacak.
Başka ülkelerin travmasını bile atamayacakları bu korkunç kuşatmayı yaran bu ordu bugün ülkemize ömür biçenlere ders vermeye devam edecektir. TSK ve İçişleri Bakanlığı’na bağlı güvenlik güçlerimiz eskisinden daha güçlü bir şekilde kendilerine verilen her türlü görevi icra etme kapasitesine kavuşmuştur.
Hem sayı hem teçhizat hem de teknolojik olarak bir senede çağ atlayan güvenlik güçlerimiz milletimizi sevindirecek sürpriz operasyonlar gerçekleştirecektir. Bunu da çok yakında göreceğimizden oldukça umutluyum.
Sokağa çıkan çıkmayan herkes, parti gözetmeksizin bu darbe girişiminin 80 milyona karşı yapıldığını unutmadığında FETÖ ile mücadelede daha başarılı ve güçlü bir noktaya gelebileceğiz. Yoksa “kontrollü darbe” söylemiyle örgütün tezlerine malzeme taşıyıp ayakta durmasına yol açacağız.
15 Temmuz ve öncesinde FETÖ ile mücadele konusunda yapılanları tartışmaya açmaya varım ama kontrollü darbe tezini savunan biriyle konuşacak hiç bir mevzum olamaz. Bu özellikle başta şehit ve gazilerimiz olmak üzere hepimize yapılmış en basit anlatımıyla büyük bir haksızlık olarak değerlendiriyorum.
***
15 Temmuz’un içerden tezgahlanan bir darbe girişimi ve müstakil bir oluşum gibi algılamaya çalışılmasına şiddetle karşı çıkanlardan biriyim. 15 Temmuz planın içindeki yalnızca bir hamleydi. Daha önce yaşadığımız barikatlar dönemi, bombalı eylemler dönemi gibi bir safhaydı. Onları nasıl alt ettiysek bugün karşımıza çıkarılan veya gelecekte çıkarılacak olan sorunları, saldırıları alt etmek zorundayız. 15 Temmuz’u esas olarak bu hedefi başardığımızda anmış olacağız.
Şehit ve gazilerimizi rahmet ve saygıyla anarken onları yetiştiren anne ve babalarının ellerinden öpüyorum.