Son yaşanan olaylara bakınca bir kez daha tarihi ne kadar çabuk unuttuğumuzu hatırlıyorum. Hollanda’yı yeniden anlamaya ve teşhis koymaya çalışıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin bakanlarına yapılan skandal ötesi terbiyesizliğe neden bulmaya uğraşıyoruz.
Atalarımızın bu durumlar için o kadar güzel sözleri var ki. Adamı tanımak istiyorsan bir şeyi emanet et derler. Bu adamlara zamanında BM gözetiminde olan Müslümanların hayatları teslim edilmişti. Gelin olanları bir hatırlayalım:
“Yugoslavya’nın düşmesinin ardından, 1992 yılında Sırplar Yugoslav halklarına katliam uygulamaya başlamışlardı. Olaya müdahil olmak isteyen Birleşmiş Milletler 6 bölgeyi güvenli ilan etmişti ve bu bölgelerden biri de Srebrenitsa’ydı. Savaştan önce 24.000 nüfusu olan bu kent mülteciler ve dışardan kente sığınan insanlarla birlikte 60.000 nüfusa ulaşmıştı. Nüfusun artmasıyla bu kent artık hastalıklarla, açlıkla mücadele etmeye çalışan bir toplama kampına dönüşmüştü. Kenttekilerin kendilerini korumak için edindikleri silahlar da Birleşmiş Milletler (BM) güçleri tarafından güvenlik gerekçesiyle toplanmıştı. Sırp devlet Başkanı Radovan Karadziç’in emriyle, Ratko Mladiç komutasındaki Sırp askerlerinin kente olan tacizleri sıklaşınca kamptaki insanlar silahlarının geri verilmesi için başvuruda bulunmuş; fakat kampın Hollandalı komutanı Thom Karremans bu isteği geri çevirmişti. BM güçleri ise sadece kent üzerinde iki tane F16 uçurarak tepki vermişlerdi. Hollandalı askerler Bosna’daki BM Barış Gücü Komutanı Fransız generalden aldıkları emirle bir gece yarısı kenti boşaltmış ve bulundukları kampı içindeki 25.000 mülteci ile birlikte Sırplara teslim etmişlerdi. Hollandalı komutan tarafından Sırplara satılan (bu olay video kasetle kanıtlanmıştır) kent bir hafta süren katliamla Sırplara yenik düşmüştü.”(alıntı)
***
Aradan yıllar geçtikçe bu soykırımla ilgili belgeler ve görüntüler ortaya çıkmaya başlamıştı. Hollandalı komutanların şehri teslimden önce katiller ile beraber içki içtikleri tespit edilmişti. Görüntülerde oldukça neşeli oldukları gözden kaçmamaktadır. Şimdi de o gün yaşanan insanlığın utancına daha yakından bakalım. Mülteci kampında bulunanlar BM görevlisi olan Hollanda askerlerinin arasından tek sıra halinde geçirilerek teslim edildiğini kampta tercüman olarak bulunan Hasan Nuhanoviç ifade etmişti. İnsanların katillere teslimi, dışarı çıkanların Müslümanların öldürülmesi sırasında atılan çığlıklar eşliğinde devam etmişti. Düşünsenize insanlar size güvenerek şehre sığınıyor. Ellerindeki silahları topluyor sonra da katillere tek sıra halinde teslim ediyorsunuz. Bunu yaparkende dışardan çığlıkları duymaya devam ediyorsunuz.
Emanete ihanet etmek bizde affedilmeyecek bir suçtur. İnsan karakterini ortaya koyan en önemli veridir.
***
Fazla uğraşıp da bu olaylara bir ad bulmaya çalışmayın. O ad zaten Bosna’daki soykırım sırasında konuldu.
Müslümanların kim olduğu bilinmesin diye önce vücutları parçalandı daha sonra yakıldı. Ardından parçalar farklı yerlere topluca gömüldü. Şimdi o toplu mezarlardan vücut parçaları tek tek bulunup birleştirilip ailelerine teslim edilmeye çalışılıyor.
Buna sebep olanların ise vicdanları, duyguları ve utanmaları olmadığı için birleştirilecek bir insan vasfı da bulunamıyor.
Orda kaybolan insanlığı şimdi bizler bulmaya hiç çalışmayalım. Çünkü hiç olmadı .....
Toprak bile bu suçu gizlemek istemediğinden mavi kelebekler ile insanlara toplu mezarların yerlerini gösterirken insanlık bu adamlara suçlu olduklarını gösteremedi.