Çatışma süreci uzadıkça eleştirilerin başlaması kaçınılmaz bir gerçektir. Eleştiri bir çok durum için olumlu bir yönde düzeltmeye yolda açabilir. Kamuoyunun ilgisinin soruna çekilmesi ve karar vericilerin ilgisinin de soruna daha fazla odaklanmasına yol açabilir.
Bugün Güneydoğuda yaşananlar için ise bu faydanın çokta geçerli olduğunu söylemeyeceğim. Çünkü eleştirmek için öncelikle şeffaf bir bilgiye ve teyit etme mekanizmasına sahip olmamız gerekmektedir. Bugün ise devletin verdiği operasyon bilgilerinin dışında saha içinde yaşanan sorunlarla ilgili yeteri kadar bilgi sahibi değiliz.
Toplum da bu tür bilgileri ya bir yakınım söyledi tarzında dedikodu çarkından yada sosyal medya hesaplarından veya terör örgütlerinin kullandıkları sahte internet siteleri üzerinden öğrenmeye çalışmaktadır.
Bu gruplar yalan haberin boyutunu öyle abartıyorlar ki Kandil’deki terör örgütü mensupları bile rahatsız olabiliyorlar. “Yüksek ovada kimyasal silah kullanıldı “ iddiası için, yaptığınız haberler yüzünden inandırıcımız kayboldu diye telsiz üzerinden açık mesajlar bile verebiliyorlar.
İşin ilginç yanı Kandil bile itiraz ederken , bazı kişilerin bu haberleri doğru kabul edip nefret söylemi üretmeye devam etmesidir.
***
Bugün, Güneydoğuyu gündem belirlediği için Nusaybin üzerinden okumaya çalışıyoruz. Oradan geldiğine inandığımız bilgileri sosyal medya hesapları üzerinden yayarak da faydalı olduğumuzu düşünüyoruz. Evet sosyal medya hesapları hem savcı hem hakim hem de cellat olabilir ama devlet çarkı öyle çalışmıyor.
Bugün gelinen noktada karar vericilerin sosyal medya hesapları üzerinden bir karar veriyorlar algısının oluştuğu düşünenler varsa oldukça yanılırlar. Özellikle balyoz ve Ergenekon davaları sırasında o sosyal medya hesaplarının nasıl çalıştığı konusunda oldukça bilgi sahibiler. Özellikle TSK bu konuda oldukça tecrübelidir. O sitelerin kaç kişinin intiharına yol açtığı kaç kişinin geleceğine mal olduğunun farkındadır.
***
Nusaybin üzerinden de ders çıkarmaya çalışırken bunu sosyal medya üzerinden değil sahadaki elemanları üzerinden yapmaktadır. 2 nci Ordu komutanı dahil olmak üzere bir çok komutan Nusaybin Müşterek Ortak Harekat Merkezinde bulunmaktadır. Genelkurmay Başkanı dahil olmak üzere komuta kademesine sahadan direk ulaşılarak sorunlar aktarılabilmektedir. Yerinde inceleme yapılarak da gerekli müdahale yapılmaktadır.
İşin doğası gereği meskun mahalde son karar verici makam sokağa girecek unsur komutanı , bombayı etkisiz hale getirecek bomba imha uzmanı veya tankın içindeki tank komutanıdır. Bugün gelinen nokta ise aynen budur. Tek gerçek olan şeyde onların verdikleri kararlardır. Üst komuta heyeti bir nihaiyi karar verici gibi davranmak yerine işi kolaylaştırıcı bir seviyede kalmayı tercih etmektedir.
***
Evet herkes Nusaybin üzerinden güneydoğuyu anlamaya çalışıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri ise bütün eğitmenlerini sahaya göndererek bu işi pratikten kağıt üzerine aktarıyor. Hiçbir NATO ülkesinin başına gelmeyen bir durum hakkında geleceğe hazırlık yapıyor.
İçişleri Bakanlığı da son dönemde yapmak istedikleri çalışmalarla bu konuya farklı bir bakış açısı kazandırmaya çalışıyor.
Lawrence yıllar önce bu durumlar için “ çorbayı bıçakla içmeye benzer” diyerek işin doğasının zorluğunu anlatmaya çalışmıştır. Maalesef onun anlatımı bile yeterli değildir. O yabancı topraklar için bu örneği vermiştir. Eğer bu işler birde kendi topraklarınızda ve halkınızı koruyarak yapmak zorunda kalırsanız iş o zaman “ çatalla çorba içmeye” dönmektedir.
İşimiz zordur ve seçici bir şekilde sosyal medya hesaplarını takip etmek zorundayız. Bize düşen doğru bilginin yayılmasını sağlamaktır. Çünkü şuanda ikinci bir savaş kendi bilgisini aktarmak isteyen gruplar tarafından yapılmaktadır.
Evlatlarımızın fedakarlıklarını kıymetlendirmek ve onları onurlandırmak, bizlere yalnızca bir tık mesafede. Nusaybin üzerinden Güneydoğuyu anlamaya bir katkınız olsun.
Lütfen doğruyu kıymetlendirin.