Karar gazetesi bugün iki yaşını doldurdu. Her geçen gün sizlerin desteğiyle daha fazla okunmayı ve gündemin önünde yer almayı başardı.
Öncelikle bu gazetede bana yazma şansı verdikleri için bütün gazete yönetimine ve genel yayın ekibine çok teşekkür ediyorum.
Değer bulup yazılarımı okuduğunuz için ayrıca siz değerli okuyuculara da çok teşekkür ediyorum.
Her köşe yazımda sosyal medya paylaşımları, gazetenin internet sayfası üzerinden tıklamalar, sesli makale gibi özel versiyonlar üzerinden takip edilme sayısı yüzbinleri geçti. Bu desteğiniz bana güç vermekte ve kutup yıldızı gibi kaybolmamı engellemekte.
İnşallah hem gazetem hem de ben sizlerle buluşmaya uzun yıllar devam ederiz.
***
Gazetemle ilgili birkaç kelam etmek de isterim... Çalıştığım ve içinde yer aldığım kurumlardan ayrıldıktan sonra asla konuşmamayı tercih etmişimdir. Bunu hem geride kalanlara saygısızlık olmaması adına hem de ‘bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır’ şiarı ile yaptım. Birbirinden farklı medya kuruluşlarında çalıştım. Hepsiyle helalleşip çıktım ve arkadaşlığımı sürdürmeye devam ettim.
Şu anda içinde yer aldığım Karar gazetesinde de başka yerlerde de özellikle çok dikkat ettiğim ve aradığım bir sinerjiyi yakaladım. Onun adı arkadaşlık ve sadelik.
Hayatım boyunca hep sevdiğim ekip arkadaşlarımla çalıştım ve ne zamanki onlar oradan ayrıldılar ben de görevimi bıraktım. Protokolden hiç hoşlanmadım ve sadeliği tercih ettim. Randevu almadan odasının kapısını çalıp içeri girebildiğim genel yayın yönetmenleri ile çalışmayı tercih ettim.
Allah’ın şanslı bir kuluyum ki hep böyle kişilerle karşılaştım.
Gazetemde herkes birbiriyle dostane bir havada sohbet edebilir. Herkes birbirinin fikrine saygılı ve en önemlisi de kimse kimseyi ve hatta kimse kendini kasmıyor.
Beraber yemek yenir beraber gülüp sohbet edilir beraber toplantıya girilip fikriniz sorulur.
Biz butik denebilecek bir gazeteyiz, ne var ki etkimiz ve dostluğumuz, kapladığımız alandan çok daha büyük.
Bir teşekkürü de Elif Çakır’a etmek isterim... Burada olmamda sarfettiği emeği asla unutmam. Emek deyince ilk köşe yazısı yazmamı sağlayan iki kişiyi de anmadan geçemeyeceğim.
Duayen gazeteci Leyla Tavşanoğlu ve İbrahim Yıldız’ın yolun başında bana verdikleri fırsat sayesinde bugün burada yazı yazmaya devam edebiliyorum.
Dostum ve kardeşim Cengiz Er’e, kadim dostum Melda Onur’a da iyi ki varsınız demek istiyorum.
***
Gazeteciler bazen kıskanç olur derler ama ben onlardan hep destek gördüm.
Ahmet Hakan’ın köşesinde yazdığı şu ifadeleri unutmam mümkün olabilir mi?
“METE YARAR: Askeri jargonu halk diline çevirme konusunda 10 numara... Askerin fedakârlığıyla ilgili duyguyu halka yansıtma konusunda benzersiz... Akılcılığı duygusallıkla dengeleme konusunda harika... “Bir bakalım ne diyor” hevesi uyandırma konusunda süper...” Geç de olsa sayın Ahmet Hakan’a ve bu çıktığım serüvende destek veren herkese şükranlarımı sunuyorum.
Gazeteden girdim nereden çıktım. Sanırım yaşlandıkça daha fazla duygusallaşıyorum. İyiliğini gördüğüm kişileri anmadan yapamıyorum.
Yaşarken yüzlerine teşekkür etmek istiyorum. Sonradan ‘keşke bunları söyleseydim’ demek istemiyorum.
Hep beraber güzel günler dileklerimle Nice yıllara...