Geçen haftalarda Karabük’te KYK’nın bir organizasyonuna katıldım. Toplantı öncesinde rektör sayın Refik Polat ile sohbet etme fırsatı buldum. Sohbet sırasında çok ilginç bir konu gündeme geldi, ben de sizinle paylaşmak isterim.
Sayın rektör, üniversitede yurt dışından gelen dört bini aşkın öğrenci olduğunu ifade etti. Açıkcası sayıyı duyunca oldukça şaşırdım ve böyle bir şeyin nasıl olabildiğini sordum.
Öncelikle öğrencilerin bu seçiminin hem üniversitenin hem de bölge halkının yabancı öğrencilere bakışındaki farklılıktan kaynaklandığını ifade etti. Yine Suriyeli öğrencilerin genellikle sınır hattındaki üniversiteleri tercih ettiklerini ancak ikinci tercih olarak, seçim yaptıkları üniversite olduklarını söyledi. Özellikle öğrencilerin memnuniyetlerini birbirlerine iletiyor olmalarının da üniversiteyi çok tercih edilir kıldığını ekledi.
Afrika’nın çeşitli ülkelerinden de çok sayıda öğrenci gelmiş. Bunun nedeni de şöyle açıkladı: “O biraz da bizim gayretimizle oldu.” Örnek olarak Çad ile yaptıkları işbirliğini anlattı. Bir gezi için bölgeye gittiğinde yaşanan dramdan çok etkilendiğini ve oranın eğitim kurumları ile bir protokol yaptıklarını söyledi.
Gelen bu öğrenciler kim diye sordum. Üniversite imtihanında ilk beş yüz kişi arasına giren öğrenciler arasından seçim yaptıklarını söyledi. Nereden geldiklerine dikkat ettiklerini ve o coğrafyanın ihtiyaçlarına göre de eğitim verdiklerini söyledi. Ülkede yalnızca sekiz göz ameliyatı yapacak hekim var dedi .
Peki bu öğrenciler parasız mı okuyor? “Hayır, okul harçları yatırılıyor.” Peki kim ödüyor? “Karabük’ün hayırsever insanları öğrencileri sahipleniyor, hayır kurumları da ayrıca aylık giderlerini karşılıyorlar” diye ekledi.
***
Çin buna çok benzer bir proje gerçekleştirmişti. Bölgedeki bütün öğrencileri ülkesine çekmeyi başlamıştı. Hatta Türkiye’de okuyan öğrencilere transfer teklifinde bile bulunmuşlardı. Öğrenciler mutlu oldukları için bu teklifleri reddetmişlerdi.
Her gidişimde bu güzide Karabük şehrimize olan saygım daha da artıyor. Ayrıca ciddi bir gayret isteyen çalışmasından dolayı Sayın rektörü de tebrik ediyorum.
Gelen öğrenciler ve Suriyeli öğrencilerin çoğu bölümlerinde dereceye oynuyorlar. Ayrıca ülkelerinin durumunu bizim öğrenciler ile paylaştıklarını ve müthiş bir empati fırsatı doğduğunu ifade ediyorlar. Bizim öğrencilerimiz bu kültür değişiminden çok memnunlar.
Bugün yapılanların ne olduğunu anlamayanlara hadi biraz geriye giderek anlatmaya çalışalım .
“Türkiye’nin bugünkü mücadelesi, yalnız kendi nam ve hesabına olsaydı belki daha kısa, daha az kanlı olur ve daha çabuk bitebilirdi. Türkiye, büyük ve mühim bir gayret sarfediyor. Çünkü müdafaa ettiği, bütün mazlum milletlerin, bütün doğunun davasıdır ve bunu nihayete getirinceye kadar Türkiye, kendisiyle beraber olan doğu milletlerinin beraber yürüyeceğinden emindir.” (1922) (Atatürk’ün S.D. II, s. 40)
Hani bazen kızıyorlar ya Türkiye bu işlerle neden uğraşıyor diye. Alın size Atatürk’ün ağzından bu mücadelenin ne olduğu ile ilgili sözler ....
“ Ümid ederim ki, uygun bir barış yapılmasından sonra durumumuz iyi yönetilirse hudutlarımızın içindeki durumumuzdan daha iyi olur. Bu noktada bir düşüncemi açıklamak istiyorum. Toplumuz için çizdiğimiz sınır dışında kalan dindaşlarımızla, bu saygıdeğer kardeşlerimizle aynı sınır içinde yüzyıllardan beri vatandaşlık ettik. Bu kardeşlerimiz her tarafa, Suriye’de, Irak’ta Yemen’de, Doğuda kendi içlerinde varlıklarını korumak ve bağımsızlıklarını sağlamak için çaba harcıyorlar. Tüm bu İslam parçalarının bağımsızlığa ulaşabilmeleri, İslam dünyası için ne büyük bir mutluluk olur. Bunun gerçekleşmesiyle İslam dünyasının durumunun ne denli güçleneceğini şimdiden canlandırmakla pek büyük bir mutluluk duyuyorum. Düzeleceğine kuşkumuz kalmayan İslam dünyasının başarısını o denli sağlam görüyorum ki, bu imanla düşüncelerimi açıkladığımdan dolayı duyduğum vicdanı zevk pek büyüktür.”
***
Bu ülküyü sahiplenen ve buna ulaşmak için çaba sarfeden bütün kişilere selam olsun. Yolunuz yolumuzdur diyorum.
Bu çabaları boşa görenlere ise, neler olduğunu tekrar bir hatırlatalım . .
Bu çalışmalar neticesinde Tunus’ta Burgiba’ya, Mısır’da l952 de krallığı deviren Genç Subaylar Hareketi üyelerine, Endonezya’da Sukarno’ya, Hindistan’da Gandi’ye, Pakistan’ın kurucusu Muhammed Ali Cinnah’a, Cezayir milliyetçilerine, Afrika ve Asya’nın diğer mazlum milletlere Atatürk yol gösterici bir örnek olmuştur. Türkiye ezilen milletlere sadece bağımsızlık mücadelelerine girişme konusunda değil onların inkılapçı hareketlerine de ilgi göstermiştir.
Bugünkü Türkiye’nin yaptıklarını anlamayanlara ithaf olunur .
Bu yapılanların sonucunu bir dönem sonraki vatandaşlarımız görecektir. Bu memlekete hizmet edenler asla mazlum milletlere sırtını dönmemiştir ve dönmeyecektir. Döndürmeye çalışanları da ne toplum nede tarih affetmeyecektir.