Bazen iyi niyetle cümleye başlıyoruz ardından içinde öyle şeyler söylüyoruz ki biz bile ne kadar büyük bir pot kırdığımızın farkına varamıyoruz. Söz meclisten dışarı diyerek bunu en iyi anlatan bir hikayeyi aktarmak isterim.
Büyükşehirde yaşayan ağa bir gün köyüne geri gelmiş. Gelir gelmez de köylerde yaşayan insanları bir araya getirecek bir yemek organize etmek istemiş. Yanlarında çalışanlara mükellef bir sofra için hazırlıklar yapmalarını emretmiş. Aşçılar günlerce uğraşarak mükellef bir sofra hazırlamışlar. O gün geldiğinde onlarca insan yer sofrasının etrafında oturmuşlar.Yemeğe başlamadan öncede birbiri ile sohbet etmeye başlamışlar.
Ağa hiç kimsenin yemeğe başlamadığını görünce ortaya seslenerek “Dostlar neden yemeğe başlamıyorsunuz” diye sormuş.
En yaşlı köylü “Ağam adettendir siz başlayın ki bizler de size eşlik edelim.”
Ağa “Dostlar biz her gün yiyoruz, siz buyurun” demiş.
Ortalık buz kesmiş. Önce yaşlılar sonra da diğer köylüler yemeğe ellerini sürmeden yer sofrasından kalkıp gitmişler. Ağanın biz her gün yiyoruz lafını köylüler büyük bir hakaret olarak algılamışlar.
***
İşin özü terörle mücadelede de bazen hiç istemeden öyle hatalı cümleler kuruyoruz ki iyi şeyler yok olup gidiyor. Ortamın gerginliği, terör örgütünün provokasyonları derken sözcükler anlamsızlaşabiliyor. Her söylediğimiz kelimeyi bırakın boğazımızdaki boğumlardan geçerken kontrol etmeyi, bazen aklımıza bile getirmememiz gerekiyor. Köye geri dönmüş ağa gibi olmak istemiyor isek hep orada olmamız gerekiyor.
***
Millet olduğumuzu tekrar hatırlamaya ihtiyacımız olduğu günler bunlar. Bu nedenle de ortak acı ve sevinç kavramını tekrar hatırlamamız gerekiyor.
Güneydoğuda yaşananları anlatırken de sanki başka bir ülkedeymiş gibi cümle kurmaktan da artık vazgeçmeliyiz.
Aynı masadayız ve aşımızı bölüşeceğiz, aynı milletiz acımız acımız diyeceğiz, yıkılan evleri hep beraber inşa edeceğiz, kırılan kalpleri beraber onaracağız, vatan toprağı için can verenlerin hatıralarına ve emanetlerine beraber sahip çıkacağız. Bunları yaparken de millet olduğumuzu bir kez daha hatırlayacağız.
Çünkü bize bunu hatırlatan onlarca iyi örneğin kötülükler arasında yok olup gitmesine müsaade etmeyeceğiz.
***
İlk mermiyi atma avantajından, karşıdakinin sivil vatandaş olma ihtimali yüzünden vazgeçen yiğitlerimiz için, evindeki buzdolabının üzerine neyi nerede bulacağını yazan ev sahipleri için, kendini kurtarmaya gelecek polisin şehit olacağını düşünerek gelme diyen vatandaşlarımız için, sırtında amcamı veya kucağında çocukları çatışma ortamının dışına taşıyan askerim için, beraber mücadele ederken yaralı polisin üzerine kapanan yiğidim için, her gün bölgeye yemek, mektup ve malzeme gönderen vicdanlı insanlar için, beni arayarak Nusaybin’de yemek pişirmeye gitmek isteyen modern Nene Hatunlar için millet olma özelliğimizden vazgeçmeyeceğiz.
Sevginin, vicdanın ve acının karışımı olan bu günlerde yeniden Çanakkale ruhu ile ayağa kalkacağız.
Kalkacağız ki önümüzdeki yüzyılı planlamaya başlayalım.