Topraklarımıza IŞİD tarafından yapılan saldırıları nasıl önleyeceğiz diye sorulduğunda, ülkemdeki ironiler hep aklıma geliyor.
Yaşadıklarımıza baktığımda hangi sorunu doğru tartışabildik ve sorun yaratmadan diğer bir konuya geçebildik diye sormadan edemiyorum. Cümleme de, PKK sorununu nasıl oldu da bir türlü çözemedik diyerek başlayacağımı sakın zannetmeyin. O konuya gelene kadar çözmemiz gereken koca bir hayat var.
Bütün sorun çözme işiyle uğraşanların, insanlara veya taraflara tavsiye ettiği birkaç konu vardır. Öyle süslü akademik ve psikolojik terimler kullanmadan hepimizin anlayacağı dilde bunları anlatmaya çalışacağım. İşin özü, ilk olarak da bu gerekiyor. Herkesin anlaşabileceği ve birbirlerini yaralamayacağı bir ortak lisan ve üslup. Diğer önemli bir şey de ,konunun tartışılabileceği bir sakin ortama ihtiyaç vardır. Taraflar masaya kavga etmek için değil sorunu çözmek iradesi ile gelmelilerdir.
İşin önemli püf noktalarından birisi de büyük sorunları çözmeye odaklanmak yerine, en küçük sorunu çözerek ilerlemeye çalışmaktır. Yani kendinize bir başarı hikayesi yaratıp yol açmak ve onun üzerinden ilerlemektir. Büyük sorundan başlarsanız asla bütüne ulaşmanız mümkün olmayacaktır.
***
Sorunları tetikleyen yabancı unsurların sayısını azaltın ki sorun asıl sahipleri tarafından sahiplenilsin denilir. Çoğunlukla da şöyle olur; sorunları konunun muhatapları dışında herkes sahiplenerek çözmeye çalışır. İşin komiği zaten o sorun çözmek için masaya oturanlar çoğunlukla da sorunu çıkaranlar olur.
Şimdi size daha fazla çokbilmiş edasıyla arka arkaya bu cümleleri sıralamaya devam etmeyeceğim. İtiraf ediyorum benim de hayatımda çözemediğim onlarca sorunum var. Ve bunu bilmek bana bazen güç veriyor. Bunu bilince yeni sorun yaratmıyorum.
Yıllardır yazılarımda bir konuya değinmeye çalışırım; sorun çözmek yaşamsal bir bütün içinde değerlendirilmesi gereken bir kavramdır. Salt bir konuyu halletmiş olmanız bütün sorunları da çözmenize yol açmaz.
Basit bir trafik hatası yüzünden çocuklarının önünde birkaç kişi tarafından arabadan indirilip dövülen ve sonrada kafasına kurşun sıkılan insanlar var ülkemizde.
Stad önlerinde ve içinde onlarca kavga yüzünden hayatını kaybedenler olduğu için kaç yıldan beri deplasmana taraftar gidemiyorlar…
***
Her şeyi maç üzerinden okuyarak oyun sahası içine girerek hakemi döven kişinin sorunu çözdüğünü zanneden kaç kişi vardır aramızda…
Benim olmazsan kara toprağın olursun diyerek sizce günde kaç kadın cinayeti işlenmektedir…
İş hayatındaki sorunları çözemediğimiz için sizce günde kaç işçi hayatını kaybetmekte veya sakat kalmaktadır…
Adil yargılanmayacağını veya sorunun çözülmeyeceğini düşünerek mahkemeye başvurmayan ve kendi başına sorununu çözmeye çalışan çevrenizde kaç kişiyi tanıyorsunuz…
Hayatı kendimize o kadar çekilmez hale getiriyoruz ki, bırakın büyük problemleri çözmeyi günlük basit problemleri bile çözmekten uzaklaşıyoruz. Kendi yarattığımız kaosun girdabı içinde dönüp duruyoruz. Bu dönüşler sırasında, büyük sorunları bir yandan sanki tartışıyormuşuz gibi yapıyor, bir yandan da bir türlü doğru çözümlere ulaşamıyoruz.
Günlük hayatta verdiğimiz değerli kayıpların bizi hissizleştirdiğini göremiyoruz ve büyük sorunlar karşısında sürekli birbirimizi suçluyoruz. Bırakın IŞİD veya PKK konusunda sorun çözmeyi, yuvarlak olan bir topu bile saha içinde tutmakta zorlanıyoruz.
Günlük hayatın bize müsaade ettiği alan içerisinde de, IŞİD’in veya PKK’nın vatan toprağına saldırmasını konuşuyoruz. Onu da konuşuyor gibi yaptığımıza bakmayın, esasen yaptığımız sadece birbirimizi yemek.
Aslında günlük hayatımızın içinde, yanı başımızda da bir hakem olsa, onu dövdüğünde her şeyin düzelebileceğini sanan insanların arasında yaşıyor ve doğruya ulaşmaya çalışıyoruz.